Umut Yazıları

Siyasetin yeni gündemi: Z kuşağı – Eylül Şahan

Kuşak gruplamaları kuramı ya da kuşaklar kuramı ilk olarak Alman Sosyolog Karl Mannheim tarafından 1928 yılında yazdığı Das Problem der Generationen makalesinde ileri sürülmüştür.

Kuşakların sınıflandırılması Strauss ve Howe (1991) tarafından yayımlanan kitapla ivme kazanmaya başlamış ve kimi araştırmacılar tarafından bu kuram “Strauss-Howe Kuşak Kuramı” olarak adlandırılmıştır. Kurama göre belli dönemlerde doğup büyüyen ve aynı yaş grubu içerisinde yer alan bireylerin benzer davranış özellikleri gösterdiği ve her yeni kuşakla bu davranış özelliklerinin değişebildiği öne sürülmektedir. Böylece dünya genelinde kuşaklar; Sessiz Kuşak, Baby Boomer, X, Y ve Z kuşakları olarak sınıflandırılmıştır. Sessiz Kuşak 1927-1945, Baby Boomer 1946-1964, X kuşağı 1965-1979, Y kuşağı 1980-1999, Z kuşağı ise 2000 yılı ve sonrası doğan insanları kapsamaktadır.

Elbette bu kuramlarında işaret ettiği gibi belli dönemleri kapsayan kuşakların yahut neslin benzerlikleri var. Çevresel faktörler, kültür, coğrafi koşullar, teknoloji gibi etmenler her dönem için insanlık ve gelişimi için belirleyici etmenler olmuş keza siyasal ve ekonomik süreçler, müdahale ve dizaynlar bu doğrultuda gerçekleşmiştir. Kuşaklar arası farklılıkların olduğu yadsınamaz bir gerçek ancak aynı kuşağa mensup insanların içine doğdukları toplumun şartlarının aynı olması bireyin gelişiminin, davranışının, düşünüşünün illa benzer olacak anlamına gelmiyor. Örneğin; çocuğun mensup olduğu çevrenin ekonomik şartları, dili, dini, ırkı, siyasi görüşü vb bütün etkenlerin de belirleyiciliğinin yadsınmaması gerekir. Z kuşağı veya benzer tartışmalar yürütülürken keskin sınırların ve tanımlamaların olmadığına dikkat etmek gerekiyor.

Z Kuşağı Neden Tartışma Konusu

Psikoloji ve sosyoloji alanlarında bilimin ilerlemesi ve günümüzde bireye ve topluma dair araştırma ve araştırmacıların sayısının geçmişe oranla çok fazla artması, buna bağlı olarak incelemelerin ve tartışmaların artmasının önünü açtı.

Z kuşağının içine doğduğu koşulları incelediğimizde teknolojinin büyük bir sıçrama yaptığını ve bu sıçramanın hayatımızda köklü değişimlere neden olduğunu görüyoruz. Bu sıçrama ve değişim Z kuşağının gelişim, düşünüş ve davranışının diğer kuşaklara göre daha büyük farklılıklar göstermesine neden oldu. Gelişen teknolojinin hayatı değişime uğratan en büyük araçlardan biri ise; internet.

İnternet, Z kuşağının kendisini ifade ve var etmesi için diğer kuşakların elinde bulunandan belki milyonlarca kat daha büyük ve daha “özgür” bir alan yarattı. Bu alanda Z kuşağı kendisini “özgürce” ifade etme ve hangi alanda isterse o alanda kendisini var edebilme yetisi kazandı. 90’larda veya öncesinde yetişen bir insanın kendisini var edebileceği belirli alanlar vardı; okul, ev, sokak vb alanlarda kendisini var edemezse, genel olarak yapılan; farklılıklarından adım adım vazgeçme ve farklılıklarını törpüleyerek mevcut toplama adapte olma yoluna giriyordu. İnternetle beraber her türlü farklılıklara alanlar açıldı. Z kuşağı diğer kuşaklara oranla daha az törpülenen kuşak olarak ele alınsa da bu alanlardan bütün kuşaklar bugün faydalanıyor. Bu yetilerin yanında internet, diğer kuşakların Z kuşağını görebilmesine vesile oldu. Vurgulamak gerekir ki; X ve daha eski kuşaklar Y kuşağını bu denli geniş bir izleme ya da inceleme imkanına sahip olamadı. Bu durumu Z kuşağı farklılığının abartıldığı durumların nedeni olarak da ele alabiliriz. Her dönem gençlik toplumun değişime ve değiştirmeye yatkın en dinamik kesimini oluşturmuştur, Z kuşağının da bu dinamizme sahip olmasına şaşırmanın anlamı yok.

Tartışmayı Kim Nasıl Yürütüyor

Z kuşağına dair tartışmaları incelediğimizde en derin araştırma ve çalışmaların şirketler tarafından yapıldığını görüyoruz. Z kuşağını iş hayatına yani sömürü dünyasına nasıl dahil edeceklerine dair ciddi araştırmalar söz konusu. Bahsi geçen şirketler Z kuşağının sömürülme yaşına gelmesini bekleye dursun, internet tabanlı şirketler Z kuşağını tarihte eşi görülmemiş bir sömürü cenderesine dahil etmeyi çoktan başarmış bulunuyor. İnternet üzerinden gelişen sömürü düzeni elbette sadece Z kuşağını ilgilendirmiyor. Ancak Z kuşağı, bu sömürü dünyasının içine doğdu ve internet dünyasının en dinamik kesimini oluşturduğu için bugün internet sömürü dünyasının en büyük hedef kitlesi. Z kuşağı internette hem üretici hem tüketici olarak geniş bir yer alıyor.

Z kuşağı konusunda iktidarında çalışmalara başladığını görüyoruz. Muhalif kesim bu konuda iktidarın Z kuşağını ikna etmekte ya da örgütlemekte başarısız olacağını düşünüyor. Keza Z kuşağı da önceki her kuşakta olduğu gibi; bütün kesimleri barındırıyor. İktidar da kendine uygun kesime elbette ulaşacaktır. AKP iktidarı 2015 yılına kadar belirli bir oranda rıza üretimini sağlayabiliyordu ancak 2015 sonrası gelişen süreçte halkın (kendi tabanı dahil) büyük bölümünde, izlediği politikaları şeffaf olmayan manipülasyona dayalı bir siyasetle rıza üretip uyguluyor. Bu yöntemle kitleleri siyasetine razı etmesi onları her yaptığı düzenlemeye ikna ettiği anlamına gelmiyor. Benzer yöntemler uygulayarak Z kuşağının bir bölümünü de manipüle etmesi zor gibi görünmüyor. Elbette Türkiye’de Z kuşağının klasik AKP kitlesinin peşinden gitmesi güç. Uygulanan imam hatip projesinin geri teptiği biliniyor. İfade etmek gerekir ki; AKP muhalefet üzerinde çok iyi oyun kurabilen bir parti. Bu açıdan Z kuşağını AKP karşıtlığından uzak tutma girişimi AKP için geliştirilebilecek en mantıklı siyaset olarak görünüyor. Keza sosyal medya ve internet düzenlemelerinin gündeme gelmesinin AKP’nin Z kuşağını muhalefetten uzak tutma çabası olarak okunabilir. Tabi sosyal medya düzenlemesini sadece Z kuşağına özel bir düzenleme olarak okumak yanlış olacaktır.

AKP-MHP iktidarı 15 Temmuz sonrası gelişen süreçte saldırmadık alan bırakmadı. Öyle görünüyor ki iktidardan düşecekleri güne kadar bu saldırılar bitmeyecek. Sosyal medya düzenlemelerine dönecek olursak; Twitter, Youtube, Facebook, Netflix vb herhangi bir siteyi erişime engelleme yoluna gitmeyecekler gibi görünüyor, belki tehtid amaçlı kısa süreli kapatmalar olabilir. Ancak iktidarın hedefi sosyal medyadan kurtulmak değil onu kontrolü altına almak. Sosyal medyanın birçok ülkede seçimlere müdahale konusunda büyük bir manipülasyon gücü olduğu sızan belge ve bilgilerle ortaya çıktı. AKP’nin amacı sosyal medyayı alıp havuz medyasına dahil ederek bu manipülasyon gücünü elde etmek.

Z kuşağı tartışmasına muhalefet de dahil oldu. Bu dahiliyetini güçlü yapamadığını söyleyebiliriz. Türkiye’de muhalefet iktidar ve Z kuşağı arasındaki çatışmayı izlemekle yetinen bir görüntü veriyor. Herkes Z kuşağının iktidara ikna olmayacağından çok emin hareket ediyor. Velev ki bu gerçekleşse dahi Z kuşağının mevcut muhalefete yöneleceğinden bu kadar emin olmamak gerekir. Z kuşağı tartışmasıyla tekrar görüyoruz ki; Türkiye’de muhalefet her zamanki gibi kendi eksikliklerini görmezden gelerek tartışmalara dahil oluyor. Muhalefete göre Z kuşağı AKP-MHP iktidarının sonunu getirecek. Muhalefetin yaklaşımından iki sonuç çıkıyor; birincisi Y, X ve önceki kuşaklar sorunlu, ikincisi Z kuşağı gelecek tüm sorunlar çözülecek. Bu iki sonucunda gerçekliği ya da muhalefete hiçbir faydası yok. İlk sonuç kendinde sorun görmeyen, ikincisi ve daha tehlikelisi bütün sorumluluğu Z kuşağına yükleyen bir anlayış. Muhalefet bugün AKP eliyle manipüle edilip, şekil alabiliyorken, nasıl olacak da Z kuşağının AKP tarafından manipüle edilmesini engelleyecek bunun üzerine düşünmesi gerekiyor. Tüm bunların yanında Z kuşağı muhalefet tarafından büyük önem atfediliyor ancak ironik olan Z kuşağına biçilen rol; 2023 seçimlerinde Z kuşağı bütün müthişliklerini kullanarak AKP-MHP’yi sandığa gömecek. Bu yaklaşımla da AKP-MHP faşist iktidarının seçimle gidebileceği yanılgısının devam ettiğini gösteriyor. Bir ikincisi son yıllarda toplum da gelişen bütün siyasal hareketliliği sandığa sıkıştıran veya erteleyen bu anlayış Z kuşağını siyasi arenaya çıkmadan sandığa sıkıştırma gayesi güdüyor.

Devrimci hareketlerde Z kuşağına dair tartışmaların başladığını söyleyemeyiz. Yakın zamanda tartışmalar kaçınılmaz olarak başlayacaktır. Türkiye’de gençlik her dönem devrimci mücadelenin bel kemiği olmuştur. Bundan sonraki süreçlerde de önemli rol oynayacağını söyleyebiliriz. Bu gerçeklik karşısında Z kuşağı tartışmasının dışında duramaz, görmezden gelemeyiz. Elbette her konuda olduğu gibi bu konuda da farklı yaklaşımlar söz konusu olacaktır. Z kuşağı tartışmalarını burjuva tartışmalar olarak gören ya da genel muhalefetin bugün yaptığı gibi Z kuşağına kurtarıcı rolü biçen anlayışlar da gelişecektir. Devrimci hareket, bu tartışmayı Z kuşağı öznelinde genel durumun tartışılmasına bir fırsat olarak görmeli. Z kuşağı tartışmasını devrimciler, muhalefetin, iktidarın ya da herhangi bir kesimin yaptığı yaklaşımla yapmasının devrimcilere hiçbir faydası olmayacaktır.

Önceki kuşakları kesintisiz bir mücadeleye dahil etme konusunda yetersizliklerin iyi okunması gerekiyor. Her dönem gençlik, işçi, kadın her alandan binler, on binlerce insan devrimci örgütlere yöneldi ancak büyük bir bölümü tutunamadı. Bu tartışmayı kuşak tartışmasına sıkıştırmak yerine, genişleterek toplumun genelini kavramaya çalışma, topluma uygun siyaset ve örgütlenmenin yaratılmasına yönelmek gerekiyor. Bu yönelimin yapılmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. Sadece yönelimin yanlış yapılmasıyla geriye düşmelerin yaşandığını görüyoruz.Hatırlayacak olursak; Gezi sonrası daha öncesinde hiçbir ekolojik çalışma yürütmemiş yapılar üç günde ekolojist siyaset yürütmeye çalıştılar. Yine Gezi sonrası toplumda gelişen LGBTİ hareketi karşısında yapı içerisinde bu alana dair eğitim çalışmasını yapmadan ve örgütlülüğünü buna hazırlamadan seksiyonlar kurmaya ve LGBTİ siyaseti yürütmeye başlandı. Her iki alanda da büyük hayal kırıklıkları yaşandı. Her iki alanda da yürütülen siyaset üzerinden örgütlenen insanlar devrimci yapılar içerisinde kendilerini var edecek siyaset üretecek alan bulmakta zorluk çektiler.

Mücadele araçları konusunda da sorunlar yaşanıyor. Her dönem kendi mücadele aracını yaratır. Bu dönem de ise sosyal medya güçlü bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim sosyal medyanın tek başına hiçbir yaptırım gücü veya somut bir karşılığı yok. Sosyal medyanın iktidar kanadındaki caydırıcılığı; kitleleri harekete geçirme gücünden geliyor. Mücadele aracı ne olursa olsun kitleleri harekete geçirme, sokağa kanalize etme gücü olduğu kadar güçlüdür. Z kuşağı tartışmasının güncelliğiyle, toplum örgüt ilişkisini incelemeye ve yaşanılan sorunların nasıl aşılacağına dair bir tartışma yürütme fırsatı ise önümüzde duruyor.

Paylaşın