Seçtiklerimiz

Tufan Pir Keleş yazdı: Çukurova’nın yiğitlerine…

Bir sigaranın dumanında kardeşleştik
Bir kavganın sonrasında hep gülüştük
O bizim oralara has “lan gardaş” hiç eksik olmadı
Mutluluk da ve mutsuzluk da
Ve hiçbir zaman umutsuzluk da olmadı
Gözlerimizin içine baktık, hep baktık
Hiç yalnız kalmadık kavgada, mahpusta, can pazarında…
Yürüdük, hep yürüdük, yorulmadık değil
Yorulduk ve yine yürüdük
Mahpus’ta voltada, kavgada el ele, ölüm dediklerinde can cana hep yürüdük…

 

Adını duyar duymaz terlemeye başlarsınız, sıcağı cehennemdir. Bu cehennemde yaşamak Çukurova’lılara hastır. Sinirlenip güneşi ateş altına almadıkları sürece yine de sakinlik yoktur. Yaşamın en yavaşladığı anda dünyanın en hızlı döndüğü yerdir Çukurova.

Toroslar’a, Amanos’lara, Kürdistan’a yol, Akdeniz’e su, işgal altındaki ülkelere sınırdır Çukurova.

Kürt olanı Kürdistan’lı, Arap olanı Hatay’lı, Alevisi tahtacı, Türk olanı yörüktür, hepsi Çukurova’da bir bütündür.

Toprağına bastığında, insanıyla tanıştığında fark ettirir kendini. Rengini saklamaz insanı, olduğu gibi, olması gereken neyse öyledir.

Yiğidi harmandır, İnce Memed’i duymuştur Toroslar’da, tanımıştır mazlumun yanına tüfeğinden çıkan mermisinden hızlı koşarken.

Yiğidi kadındır dağlarda Dersim olmuştur, yiğidi kadındır Çukurova’nın toprağına Cemre olmuştur, yiğidi kadındır söz sırası ona geldiğinde İdil olmuştur.

Çukurova’nın yiğitliği Prometheus’un tanrılardan çaldığı özgürlük ateşinde pişmiştir. Özgürlük ateşinde pişenler tutsaklığa son verecek, zulmü yok edecek derecede, hiçbir dağ ve okyanus volkanının erişemeyeceği güçte, özgürlük gücünü doğurmuştur.

Özgürlük Gücü, hilesiz bir bağlılık ve sevginin örgütlendiği, devrimci maddenin devrim madenine dönüştüğü yerdir.

Çukurova’nın yiğitleri Nurhak Cem ve Bayram Ali Akdeniz, bu devrim madeninden çıkardıkları bilinç ve kararlılıkla, cesaret ve inançla, umut ve zafer ile gözleri gözlerimizde, gülen bakışlarıyla meydan okudular gözü dönmüş katil sürülerine…

Tüm Görkem’i ile AdanaDemirspor tribünlerinden başlattığı şimşekler tezahüratını Rakka’ya IŞİD çetelerinin üzerine çakmaya götüren ve hiç dinlenmeye vakit tanımadan işgal altındaki halklara, Ehlen ve Sehlen, diyerek koştuğu Afrin’de dağlaşan “Nurhak…”

“Mazluma yardımcı ol, zalime düşman kesil” inancında, dervişlerin deyişlerinde, Kerbela’nın susuzluğunda, yitmeyen insan düşüncesinde Hüseyin, “yaşamı, uğruna ölecek kadar seviyoruz” diyen Pir Sultan Abdal’ın izinde, “ölüm nereden gelirse gelsin, hoş geldi sefa geldi” diyen Che Guevara’nın sınırları yok eden gerillacılığıyla ezilen halkların, devrimin “Bayram’ı…”

Güneş görmemiş sözcükler ile yaşadılar ve yaşayacaklar Çukurova’nın yiğitleri, Nurhak’ları, Bayram Ali’leri…

 

Paylaşın