Kapitalizmin tahakküm sürdüğü bir dünya düzeninde sömürü bile eşit bir şekilde dağılmaz. Ne ironi ama!
Cinsler arası mesafenin anlaşmazlığın ve şiddetin bu kadar açılması tesadüf müdür?
Kadının medyada temsilini göz önünde bulunduracak olursak bu mesafenin tesadüf değil bir dayatma olduğunu gözlemleyebiliriz. Kapitalizmin tekelinde bulunan reklam endüstrisine bakalım; Neden son model arabalarla birlikte güzellik algısının dayattığı ölçülerdeki (90-60-90) kadınlar bulunur? Yoksa sıfır kilometre araba “sıfır kilometre kadın” algısı yaratmak ya da bu algıyı pekiştirmek için mi?
Deterjan reklamlarına ne demeli ?
Acaba çamaşır makineleri sadece kadınlar için mi üretildi?
Medya neden toplumsal cinsiyet rollerini görsel telkinlerle empoze ediyor?
Reklam kuşağına ve saatlerine dikkatli bakacak olursak, reklam tüketimi amaçladığı için kadınların birçoğunun zaten evde olduğunu varsaydığı saatlerde deterjan, kozmetik ve “indirim fırsatları”nı bu saatlerde yayınlar.
Patriarkal kapitalizm kadını eve kapatan politikaları görmez, istihdam sorununu görmez, iş yerlerinde uğradıkları sömürüyü, tacizi, tecavüzü görmez. Kadın sadece tükettiği oranda insan, bu oranda değerlidir.
Koşullar böyleyken yapılacak reformlar sınıf eşitsizliğini de açan pozisyonda olabilir. Mesela sınıf eşitsizliği olan kadınlar aynı mağduriyette aynı desteği görüyor mudur? Ya da ideolojik ayrılık yaşayan kadınlar? Etnisite farkı da bu desteği etkiler mi? Cevabın “evet” olduğunu benim kadar sizler de acıyla deneyimlemişsinizdir. Bu nedenle küçük dokunuşlar değil büyük farkındalıklar yaratmalıyız.
Kapitalizmde kadının sadece bedeni vardır. Başarısı yoktur. “Kadının adı yoktur.” O, birilerinin eşidir, “başarılı erkeğin arkasındaki kadındır”.
25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele eden Patria, Minerva, Maria Mirabel kardeşler, tecavüze uğradıktan sonra vahşice öldürüldü. Erkek medya tarafından kaza süsü verilip olay kapatılmaya çalışıldı. Her ne kadar gerçeklerden korksalar da hiçbir diktatör gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olamaz. Bütün dünyada yankı bulan bu mücadele, Birleşmiş Milletler tarafından 17 Aralık 1999’da, 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. Mirabel kardeşlerin anısını saygıyla selamlıyor, mücadelenin ve şiddetin gününün olmadığını hatırlatmak istiyorum.
Her gün onlarca kadın arkadaşımız katledilirken hala erkek medya “yasak aşk”, “töre kurbanı”, “aşk cinayeti” adı altında atılan manşetlerle katlimizi vacib görüp cinayetleri meşrulaştırıyor. Ölüm şekli, sıkılan kurşun sayısı bile emsal olabiliyor. Bültenler, gazeteler kanlı fotoğrafları kullanmaktan hiç çekinmiyor. Kaybımızın ve katlimizin olmadığı tek bir gün neredeyse yok.
Katillerimizi tanıyor parmakla gösteriyoruz, ellerimizin sadece hamurda değil yakanızda da olduğunu hissedin.
Kim ne derse desin biz her şeyin farkında her gün mücadeledeyiz.
