İsrail Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanı Kochavi yaptığı bir konuşmada, Güney Lübnan ve Gazze halkına gelecek savaşlarda evlerini hemen terk etme çağrısı yaptı. En üst düzey komutanının bu açıklamasıyla, İsrail Ordusu Lübnan ya da Gazze ile bir savaş söz konu olduğunda daha önce defalarca yaptığı gibi, doğrudan sivil halkı hedef alacağını deklare etti. Liberalinden muhafazakarına Batı basını sessiz, hep olduğu gibi.
Batı basını bu aralar Biden yönetiminin yeni yıldızlarını dünyaya pazarlamakla meşgul. 16 ayrı Amerikan istihbarat örgütünü koordine edecek Ulusal İstihbarat Konseyi Başkanlığı yapacak ilk kadın olarak parlatılan Avril Haines, “her ne yapıyorsa, kendini bütünüyle yaptığı işe verme” özelliğiyle tanınıyormuş. Haines’in yetenekleri ve birikimi solcu Guardian gazetesinin başını döndürmüş. Anlatmakla bitiremiyor ABD’nin “ilk kadın istihbarat şefini”. (Avril Haines’s unusual backstory makes her an unlikely chief of US intelligence, Guardian, Jan 26)
New York Times’ta Guardian’dan geri kalmıyor. Haines öyle birisiymiş ki, “en fazla zekası ve sabah erkenden işe başlaması ve gece geç saatlere kadar çalışmasıyla” tanınırmış. Bush yönetiminde üst düzey hukukçu olarak görev yapmış ve Haines’e devletteki ilk işini vermiş olan John B. Bellinger III’ün iddiasına göre, günde 23 saat çalışıyormuş. (Biden Pick to Lead Spy Agencies Played Key Role in Drone Strike Program Under Obama, Nov 23)
Haines önceki deneyimleriyle bir istihbaratçıya çok az benziyormuş. Batı basınının yeni yıldızı, küçük uçağıyla Atlantik’i geçerken acil iniş mi yapmamış, judo öğrenmek için bir yıl Japonya’da mı kalmamış, erotik oyunların sık sahnelendiği bir cafe-kitabevini mi işletmemiş, ne ararsan var. Tüm bunların üzerine bir de akademiye el atmış Haines ve bu kez hukuk alanında yıldızlaşmış. Devlet katında merdivenleri hızla tırmanmış.
Yükselişi hızlı olmuş, Senato, Beyaz Saray ve CİA’nın hukuk danışmanlığından, CİA başkan yardımcılığına ve Obama’nın Ulusal Güvenlik Konseyi’ne kadar uzanmış. Eski CİA yöneticilerinden David Priess, Haines’in bu önemli görev için çok uygun bir isim olduğunu düşünüyor. Haines’in sahip olduğu deneyimlerin, büyük çeşitlilik ve farklılık içeren istihbarat camiasına liderlik etmesine yardımcı olacağını belirtiyor.
Göreve kabulü için yapılan oylamada, rakip Cumhuriyetçi Partili Senatörler’de Haines için gönül rahatlığıyla oy kullanmışlar. Rakip partinin yöneticileri de onun yetenek ve birikimleri konusunda herhangi bir kuşkuya sahip değilmiş. Rakip partinin yöneticilerinin ona duyduğu güvenin kaynağı, onu parlatmak için hazırlanan koca yazının içinde yer alan bir cümlede işaret edilenlerdir.
Haines, ABD Senatosunda Senatör Daniel Jones Başkanlığında oluşturulan komitenin hazırladığı “CİA’nın Uyguladığı İşkenceler” raporunun redaktörlüğünü yapmış. Redaksiyon işlemi, 6700 sayfalık raporun sadece 525 sayfasının yayınlanmasıyla sonuçlanmış. Raporun redaksiyonundaki başarısı, Haines’in istihbarat camiasındaki konumunu çok güçlendirmiş. Senatör Daniel Jones’a göre, geniş çaplı redaksiyon işlemi Başkan Obama’ya rağmen gerçekleşmiş. Obama, “utanç verici olsa da bilgileri gizlememek” gerektiğini belirtmiş ve bu yönde talimat vermiş ama Haines CİA şeflerinin yönlendirmesiyle redaksiyonun boyutlarını olabildiğince genişletmiş.
Haines’in güvenilirliğinin kanıtlarından birisi de, Obama döneminde CİA tarafından geniş çaplı kullanılan Drone programındaki rolü. Haines, “terörle mücadelede” Drone saldırılarının kullanımına dair mevzuatı hazırlamış. Yakın çalışma arkadaşlarına göre, o “teröristler dışındaki insanların” Drone saldırılarından zarar görmemesi konusunda çok hassasmış. Obama döneminin Drone saldırıları ve bunların sonuçlarını Ortadoğu ve Afrika halkları iyi biliyor.
Trump’ın seçimleri kazanmasıyla birlikte, devletteki görevini terk eden Haines diğer arkadaşları gibi özel sektöre açılmış. Pentagon’dan aldıkları milyarlarca dolarlık büyük ihalelerle tanınan iki şirkete danışmanlık yapmaya başlamış. Bu şirketlerden birisi Palantir ve Biden’ın seçim kampanyasının başlamasıyla birlikte, Palantir’e danışmanlık yaptığı Haines’in biyografisinden “silinmiş”. Şirketin faaliyet alanının doğrudan bilgi toplamayla ilgili olması yani Haines’in devletteki görev alanıyla örtüşmesi “silme” işleminin nedeni olsa gerektir.
Batı basınında son günlerde en fazla parlatılan isimlerinden biri yeni ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken. Blinken’ın dışişleri bakanlığına getirilmesi için Senato’da düzenlenen oylamadan önce kürsüde konuşan Senatör Rand Paul Blinken’a şunları söyledi: “Siz Biden ve Clinton’la birlikte Irak savaşı, Libya’ya müdahale ve Suriye iç savaşında Ortadoğu’ya askeri müdahalenin kararlı bir savunucusuydunuz. Sizin, Joe Biden’ın ve John Bolton’un savunucusu olduğu rejim değiştirme politikası Ortadoğu’ya felaket getirdi. Irak Savaşı, Libya savaşı bölgede terörizmin daha fazla artmasına neden oldu. Bunlardan hiç ders çıkarmadan, Suriye’de rejim değiştirme politikasını uyguladınız. Libya’da Kaddafi’yi devirdiniz sonuç ne? Daha fazla, terörizm ve kaos. Ben yaşananlardan hiç ders çıkarmadığınızı düşünüyorum. Suriye’de savaşanlar El Kaide, El Nusra gibi Cihatçılardı. Hillary Clinton ve siz ılımlı muhalefeti desteklemek adına Suriye’ye 500 milyon dolar para gönderdiniz, bu parayla sadece 60 ılımlı savaşçı bulabildiniz.” (Sen. Paul Opposes Blinken Nomination – January 26, 2021)
Blinken’ın Senato’da yaptığı konuşmadan Suriye konusunda, “oradaki hatamız yeterince etkili müdahale etmemek oldu” sözünü aktaran Paul, bugüne dek Biden ve Blinken’ın ağzından Ortadoğu’daki rejim değiştirme operasyonlarının ve savaşların yanlışlığı konusunda tek kelime duymadığını belirtti. Suudi Arabistan rejiminin çok kötü olduğunu dile getiren Paul, elçiliğinde gazeteci öldüren, Yemen’de sivil katliamları düzenleyen rejime silahların, bombaların Biden ve Blinken’ın yönetimde yer aldığı dönemde satılmaya başlandığını, Trump döneminde devam ettiğini; Suudi Arabistan’ın Yemen savaşına Biden ve Blinken’ın hiç karşı çıkmadığını vurguladı. Dış politika tercihlerinde her iki partinin yöneticilerinin aynı çizgide yer aldığını da belirten Paul, askeri müdahalecilik söz konusu olduğunda Blinken’la Bolton arasındaki farklılıkların hemen kaybolduğunu söyledi.
Blinken’ın Dışişleri Bakanı olmasına bu nedenlerle muhalefet ettiğini dile getiren Paul, muhalefetinin sadece Blinken’a değil, her iki partinin de savunduğu savaş politikalarına olduğunu vurguladı. Sözlerini bitirirken, “Blinken’ın adaylığına karşı oy kullanacağım çünkü savaşa karşı çıkıyorum, savaş istemiyorum” dedi.
Tabii olarak, Senatör Rand Paul’un karşı çıkışı Senatoda ciddi bir karşılık bulmadı. Blinken rakip partinin temsilcilerinin de verdiği oylarla dışişleri bakanı oldu. New York Times yeni dışişleri bakanını okuyucularına tanıtırken, Rand Paul’un dile getirdiği gerçeklere değil, onun etkileyici kariyerine, ABD önderliğinde 60 ülkenin katıldığı IŞİD Karşıtı Uluslararası Koalisyonun kurulmasındaki önemli rolüne işaret ediyordu. Blinken, Trump’ın seçim zaferinin ardından görevinden ayrılmış özel sektöre açılmıştı. Biden yönetiminde Pentagon’un başına getirilen yeni Savunma Bakanı emekli General Lloyd Austin’le birlikte Pine Island Capital adlı yatırım şirketini kurmuştu. Şirketin İsrail’le olan sıkı bağları basına konu olmuştu.
Blinken Beyaz Saray’a Dışişleri Bakanı olarak döndü. Lloyd Austin Irak’ı kana bulayan Amerikan komutanlarından biriydi. Emekli olduktan sonra ilk olarak büyük silah tekeli Raytheon Şirketi için çalışmaya başlamıştı. Raytheon’a danışmanlık yaparken ABD’nin en büyük çelik üreticisi Nucor Corporation için de çalışıyordu. Sağlık sektörüne de el atan Austin Tenet Healthcare adlı sağlık şirketi için çalışırken Blinken’le ortak oldukları yeni şirkete yatırım yapmıştı. Pentagon’dan en büyük ihaleleri alan Raytheon gibi şirketlerin yönetimine emekli askerlerin gelmesi ve aynı isimlerin daha sonra Pentagon yönetimine geçmesi ABD “demokrasisinin” köklü geleneklerinden biri.
Ortadoğu’yu kana bulayan katillerin, işkencecilerin parlatılarak, faşizmi “durduran” demokrasi savaşçıları olarak satılması da yeni değil, bu da Amerikan “demokrasisinin” köklü geleneklerinden. Daha çok dışarıdaki “faşistleri” durdurmak için savaşlar açan ABD egemenleri, bu kez demokrasinin içeride tehdit altında olduğunu saptayarak, “faşizmi” durdurmak için harekete geçti ve “durdurdu”.
Blinken dış politika vizyonunu açıklarken sorulan Trump’ın Çin politikası hakkındaki bir soru üzerine; Trump’ın Çin’e yönelik politikasının temel prensibini doğru bulduğunu, anlaşmazlığının bu temel prensibe hangi yollardan gidileceği konusunda olduğunu söyledi. Ona göre, bu temel prensip ABD’nin dış politikasına “yardımcı oluyor”. Senato’da yaptığı konuşmada, Çin’in koronavirüsün yayılması konusunda dünyayı yanılttığını ve Uygur Müslümanlarına, diğer etnik azınlıklara jenosit uyguladığını belirten Blinken, Çin’e karşı “daha agresif bir yaklaşım” geliştireceklerini vurguladı. (In Confirmation Hearings, Biden Aides Indicate Tough Approach on China, New York Times, 19 Jan)
Trump yönetiminin İbrahim Kayıtları adı altında sunduğu “Asrın Anlaşması” çerçevesinde Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan’ın İsrail’le normalleşme sürecini geliştirmesi ve anlaşmaya imzaların atılması konusuna değinen Blinken, bu anlaşmanın “iyi bir şey” olduğu kanısında. Blinken’ın Dışişleri Bakanlığının onaylanmasının İsrail kamuoyunda büyük memnuniyetle karşılanması boşuna değil.
Blinken dış politika vizyonunu açıkladığı konuşmasında, yeni Amerikan yönetiminin Venezüella’da meşru başkan olarak muhalefet lideri Juan Guaido’yu tanıyacağını ve ülkedeki gayri-meşru Maduro yönetimini “daha etkili yaptırımlarla hedef alacağını” belirtti. Trump’ın Venezüella’ya uyguladığı baskı politikası yeni yönetim tarafından yetersiz bulunuyor.
Avril Haines’de Senatoda bazı soruları yanıtladı. Sorulardan birkaçı Çin’e ilişkindi. Haines yanıtında, “Çin bir dizi konuda bizim değerlerimize, zenginliğimize, güvenliğimize karşı bir meydan okumadır. Çin’e karşı agresif bir duruşu savunuyorum” dedi. Amerikan istihbarat örgütlerinin Çin’e daha fazla yönelmek zorunda olduğunu belirten Haines, göreve başladığında 6 ay içinde bunu sağlayacağını sözlerine ekledi.
“Faşizmi” durduran kadronun önde gelen isimleri bunlardır. Kadro göreve başladı ve Beyaz Saray sözcüsü Jean Psaki basın bilgilendirmesinde, Başkan Biden’ın “Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Anlaşmasının Avrupa için ‘kötü bir anlaşma’ olduğunu” düşündüğünü ifade etti. Pentagon projeye katılan Batılı şirketlere çeşitli kısıtlamalar getirme konusunda çalışmalar yürütüyormuş. Amerikan yetkilileri bu “kötü anlaşma” nedeniyle Putin’in Avrupa üzerinde ekonomik ve politik nüfuzunu genişleteceğine inanıyormuş.
ABD Genel Kurmay Başkanlığı’ndan bugün yapılan bir açıklamada, Ortadoğu’da barış ve güvenliği korumak amacıyla ağır bombardıman uçakları B-52 ve eşlik eden F-16’larla bölge üzerinde devriye uçuşlarının başarıyla gerçekleştirildiği belirtildi. Herhangi bir saldırganlık karşısında, ABD’nin askeri güçlerini ne kadar hızlı seferber edebileceğinin gösterilmesinin bu uçuşların temel hedefi olduğu belirtildi. Konuyla ilgili açıklamalar yapan bir ABD Ordusu üst düzey komutanı uçuşların “İran üzerinde caydırıcılığı” arttırmayı hedeflediğini söyledi.
Yaz aylarında ABD’de sömürü, ırkçılık ve polis şiddetine karşı patlayan büyük emekçi öfkesi, “faşizmi durdurma” örtüsü altında bu işkenceci, katillerin seçim yakıtına dönüştürüldü. Bu kadronun önü, Amerikan egemen sınıfının ve güçlü devlet kurumlarının daha sağlam bir politik kadronun yönetimine duyduğu ihtiyaçtan açıldı . Faşizmden “kurtulmak” adına ABD’nin emperyalist egemen sınıfının politikasına yedeklenen ve bu katiller, işkenceciler için oy isteyenler, bu kadronun uygulayacağı tüm halk düşmanı politikalardan sorumlu olacaktır. Bu kadronun yaptıkları yapacağının teminatıdır.