Bu yazıda, Massachusetts Amherst Üniversitesi Politik Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nde Toplumsal Cinsiyet ve Bakım Emeği Programı direktörü ve Stone Center üyesi bir bilim insanı olan Nancy Folbre, evden çalışmanın kadınlar üzerindeki eşitsiz etkisini tartışıyor.
Anneler elbette her zaman evde çalıştılar. Yine de Amerika Birleşik Devletleri’nde Covid-19 salgını, ücret karşılığı çalışılan yerleri önemli ölçüde değiştirdi ve üniversite eğitimi almış işçilerin bir home office olmasa da mutfak masasından çalışarak para kazanma olasılığını artırdı.
Emeğin bu mekânsal yeniden yapılandırılması, benzer biçimde de olsa devam edecek gibi görünüyor. Anneler ve diğer bakım işiyle uğraşanlar (çoğunlukla kadınlar) açısından sonuçlar, bariz bir nedenden dolayı cinsiyetler arası ücret eşitsizliğini azaltabilir. Çünkü halihazırda aile üyelerine bakım yükümlülüğü genellikle diğer işlerdeki verimi düşürür, işverenler tarafından önleyici ayrımcılığa davetiye çıkarır ve ömür boyu kazançları önemli ölçüde azaltır.
Evden çalışma açısından artan fırsatlar muhtemelen bu sorunu hafifletebilir, ancak aynı zamanda bu geri de tepebilir. Son zamanlarda pandemi odaklı hane içi araştırmaların analizleri çelişkili etkileri ortaya çıkararak bakım emeği sorumluluklarının tipik olarak dayattığı zamansal ve mekânsal kısıtlamalara daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bir halk sağlığı krizinin dış şoku, evden çalışma için hâlihazırda yaygın olan fakat işverenler ve çalışanların “ofis”ten yoksun kalmanın rekabet güçlerini körelteceğinden korktukları için biraz endişeyle kabul ettiği yeni teknolojilerin hızla benimsenmesine yol açtı.
Bütün hesaplar aniden değişti -sağlık hizmetleri dışında birçok üniversite eğitimli çalışan için evden çalışmamak geride bırakılmak hatta işlerini kaybetmek anlamına geldi. Bu çalışanlar aynı zamanda genel olarak hem yeteneklerinden hem de evden giriş yapmak için gereken teknik altyapıdan (bilgisayarlara, yazılıma ve geniş banda erişim) yararlandı. Toplantıların, derslerin ve bire bir sohbetlerin yüz yüze değil de ekranda yapılmasının artmasıyla beraber “yüz yüze görüşme”nin anlamı değişti.
Bununla beraber, üniversite eğitimi almayan birçok işçi- özellikle de Siyah ve Latin Amerikalı işçiler- ya kendilerini ciddi derecede enfeksiyon riskine sokan işleri yapmaya devam ettiler ya da işlerini tamamen kaybettiler. Başkalarıyla fiziksel temas gerektiren işlerle fiziksel temas gerektirmeyen işler arasındaki fark iyice belirginleşmeye başladı. Araştırmacılar, “evden çalışmaya” uygun olan ve olmayan işleri tanımlamanın yollarını aramaya başladılar.
Nisan 2020 Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER)’nun ‘Covid-19’un Cinsiyet Eşitliği Üzerindeki Etkisi’ gibi merak uyandıran bir başlıkla yayınlanan makalesinde Titan Alon, Matthias Doepke, Jane Olmstead-Rumsey ve Michèle Tertilt tarafından biraz netlikten uzak olsa da ilginç bir tanım geliştirildi. Geriye dönüp Güncel Nüfus Anketi’nden elde edilen verilere bakıldığında, ABD’deki erkek işçilerin yaklaşık yüzde 28’inin, kadın işçilerin ise yalnızca yüzde 22’sinin yüksek oranda evden çalışmayı gerektiren mesleklerde çalıştığı, ancak evli kadınların bu düzenlemeden yararlanma olasılıklarının erkeklerden çok daha yüksek olduğu değerlendirildi- aile içi bakım emeğinin geleneksel yükümlülükleri düşünüldüğünde bu pek de şaşırtıcı değil-. Yazarlar, kocaların eşlerinden daha fazla evden çalışma potansiyeline sahip olmaları nedeniyle, daha fazla ev içi sorumluluk üstlenmelerinin erkekleri daha etkili kılacak olmasının, erkeklerin kadınlardan daha fazla normatif değişimin öznesi haline gelmelerini sağlayacağını söylüyorlar.
Nisan 2021’dekiyle örtüşen ancak biraz farklı yazarlar tarafından yayınlanan bir NBER gözlem makalesi, pandeminin kadın istihdamı üzerindeki farklı etkilerini araştırmak için Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Almanya, Hollanda, İspanya ve Birleşik Krallık’tan alınan mikro anket verilerini inceliyor. Genel olarak, kadınlar hem mesleğe ve sektörlere göre dağılımları bakımından hem de çocuk bakımı ve okulların kapanmasıyla, erkeklere göre daha fazla olumsuz etkilenmişler.
En güçlü bulgu ise aklıselim beklentilere yanıt veriyor: Bekâr anneler işlerini kaybetme veya çalışma saatlerini azaltma olasılığı olan en yüksek grup. Evden çalışma hakkında bilgiye sahip olunan ülkelerde işgücü ihtiyacındaki cinsiyet ayrımı, evden çalışamayanlar (annelik durumundan bağımsız olarak) arasında yoğunlaşmıştır. Evden çalışmaya dair devam eden itimat, mesleki dağılımın en üstünde yer alan ücretlerdeki genel cinsiyet ayrımını potansiyel olarak azaltabilir.
Hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de Kanada’da pandeminin getirdiği istihdamdaki cinsiyet ayrımı, daha az eğitimli işçiler ile üniversite eğitimi almış işçiler arasındaki ayrıma kıyasla üç kat daha fazla. Siyah kadınlar ve Latin Amerikalı kadınların üniversite diplomasına sahip olmama ve bekâr anne olma olasılığı ise diğer kadınlara göre daha yüksek.
Üniversite eğitimi almış olanlar arasında bile evden çalışma her derde çare olmuyor. Nisan 2021 NBER makalesi, evden çalışan annelerin üretkenliklerinde babalardan daha büyük bir düşüş yaşamalarının muhtemel olduğuna dair ikna edici kanıtlara dikkat çekiyor. Evden çalışan Hollandalı anneler, genellikle çocukları tarafından bölünebilen çoklu-görev türlerine yatkın. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki akademisyenler tarafından çıkarılan yayınların ve yeni makalelerin rakamlarının analizi de bize annelerin daha fazla engellendiğini gösteriyor.
Ücret karşılığı yapılan işlerle küçük çocukların idaresi ve denetiminin birleştirilmesi yönündeki geçici talepler hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. “Esneklik” ne zaman değerlenecek? Bu sorunun cevabı belli ki çocukların yaşına ve belirli özelliklerine ve ayrıca babaların bakım işlerinde daha fazla sorumluluk sahibi olmaya gönüllü olmalarına bağlı olacak.
Bu arada, çocuk bakım hizmetleri, düzenli okul programları ve okul sonrası etkinlikler, evden rahatça çalışabilenler arasında bile çalışan ebeveyn deneyimini şekillendirmede çok önemli bir rol oynamaya devam edecek.
Yazar hakkında: Nancy Folbre, Massachusetts Amherst Üniversitesi’nde fahri ekonomi profesörü ve üniversitenin Politik Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nde bulunan Toplumsal Cinsiyet ve Bakım Emeği Programı’nın direktörüdür. Rise and Decline of Patriarchal Systems son kitabıdır.
İngilizce orijinalinden Cansu Akkılıç tarafından Umut Gazetesi için çevrilmiştir.
