Seçtiklerimiz

Faşizmin Kıskacında Demokratik Siyaset – Umut Keçer

AKP-MHP faşist ittifakı, Türkiye siyasi tarihinin en karanlık dönemini adım adım inşa etmektedir. Ülkenin siyasi tarihi düşünüldüğünde demokratik siyaset alanının bu kadar daraldığı bir dönem herhalde askeri darbe dönemleriyle kıyaslanabilir.

Ülke kapsamlı bir ekonomik krizle alt üst olmaktadır. Yaşanan ekonomik kriz dolar ve euronun Türk lirası karşında değer kazanmasıyla daha da derinleşmektedir. Faşist iktidar krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilere kesmektedir. Bu koşullar altında işçi sınıfı ve ezilenlerin çıkarını savunan devrimci, demokrat ve yurtsever kesimler üzerinde baskılar daha da yoğunlaşmaktadır.

Faşist iktidar için, içinde bulunduğu tarihsel dönem aslında karekterinin en açık şekilde ortaya çıktığı bir dönemdir. Faşizm, bütün hesabını Kürt özgürlük hareketi ve devrimci güçlerin tasfiyesi üzerine yapmaktadır. Özellikle ülke sınırları içinde ve sınırları dışında yürütülen savaş pratiğinin maliyeti her geçen gün yaşanan krizi daha da derinleştirmektedir. Faşizm, bu koşullar altında sokakta gelişecek her türlü muhalefeti sindirme politikası yürütmektedir. Zira sokakta gelişecek bir halk muhalefeti faşizmin en büyük korkusudur.

Bu koşullar altında faşizmin devrimci siyasete ve bütün demokrasi güçlerine dayattığı şey sokaktan, meşru kitle mücadelesinden çekilmek bir bütün olarak sokakları hareketsiz ve sessiz kılmaktır. Elbette sadece siyasi demokrasi mücadelesi ile sınırlı bir ufkun, mücadele açısından bir gelecek sunmadığının en açık bir şekilde görüldüğü bir tarihsel dönem içerisindeyiz. Faşizmin en büyük korkusu halk kitlelerinin adım adım faşizme karşı yürütülen devrimci savaş pratiğine katılmasıdır. Bugün bizler için mesele adım adım birleşik devrimin ihtiyaçları doğrultusunda hayatı örgütlemek olmalıdır. Faşizm karşısında gelişen kitle muhalefetinin devrimci savaş pratiğiyle ilişkisi güçlü bir temelde kurulmalıdır. Özellikle devrimci siyaset açısından son 30 yıllık yasallaşmış siyaset zemini alışkanlıklarını aşma zamanı gelmiştir. 30 yıllık legalleşmiş siyaset alışkanlığı kadroları ağırlıklı olarak legal alanda siyaset yapma ve sistemden tam anlamıyla kopmama anlayışı geliştirmiştir.

Geçmiş dönem açısından 30 yıllık alışkanlıklarla kadroların kendisini siyasal demokrasi mücadelesi ile sınırladığı gerçekliğini iyi kavramak gerekiyor. İçinde bulunduğumuz tarihsel dönem içerisinde özellikle devrimci önder Ulaş Bayraktaroğlu’nun öncülüğünde gelişen mücadele pratiğiyle aslında sistemden ciddi bir kopuş yaşanmış bulunmaktadır. Sistemden bu kopuş aynı zamanda 30 yıllık siyasi demokrasi mücadelesiyle sınırlı ufuktan da kopuştur. Partileşme pratiği ve öncesinde gerçekleşen askeri konumlanma aslında bu yönde önemli bir adımdır ancak ülke pratiğinde bunun tam karşılığı yaratılmamıştır. Şimdi bunu yaratma göreviyle karşı karşıyayız. Bu yönüyle 30 yıllık alışılmış siyasi demokrasi mücadelesi perspektifini aşan bir devrimci siyaset zemininin inşaasını hayat bizlere dayatmaktadır. Aksi taktirde sistem içi bir fasih daireye hapsolmuş kadrolar kendilerini mevcut düzen çemberinin dışına çıkaramayacaktır.

Faşizmin Cumartesi Anneleri’ne ve 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerine dönük tahamülsüzlüğü aslında rejimin içinde bulunduğu daralmışlığı göstermektedir. Demokratik siyaset alanı bizzat faşizm tarafından daratılmaktadır. Ancak demokratik siyasetin işlevi bitmiştir gibi bir değerlendirme için halen çok erkendir. Yapılması gereken demokratik siyaset sınırlarıyla sınırlanmamış bir ufukla mücadeleyi örgütleme meselesidir. Sokakta gelişen devrimci muhalefet son tahlilde birleşik devrimci savaş pratiğine hizmet etmelidir. Ülke gerçekliğinde yaşanan gelişmeler adım adım birleşik devrimci savaşın daha güçlü gelişeceği bir tarihsel döneme giriş izlerini de taşımaktadır. Sadece siyasi demokrasi mücadelesi yürütme iddiasında olan bir akıl bugün Türkiye devriminin ihtiyacına cevap vermeyecektir. Ufku, bu bakış açısından kopmamış kadrolar bir süre sonra statükocu bir anlayış yaratmaktan kendilerini kurtaramayacaktır.

Ne yaptığımızı ve neyle uğraştığımızın ciddiyeti ile hareket etmek zorundayız. Devrimci siyaset büyük bedeller ödeyerek devrimci savaş çizgisinde ısrar etmektedir. Şimdi devrimci siyasetin bütün bileşenleri bunu en güçlü şekilde örgütlemek zorundadır. Meşru mücadele zemini devrimci savaş pratiğiyle kopmaz bağlarla kendini yeniden ve yeniden örgütlemek zorundadır.

Her şeye rağmen faşizm, devrimci siyaseti yasadışı zemine sürükleme, kitlelerden koparma eğilimi içinde olacaktır. Devrimci saflarda üst perdeden siyaset yapan bir elitist akılda buna teşni olabilir. Ama biz zor olanı yapmalıyız. Demokratik siyaseti devrimci siyaseti güçlendirecek bir zeminde tahkim ederek örgütlemek zorundayız. Böylelikle devrimci siyaset güçlendikçe -devrimci savaş pratiğiyle- meşru siyaset zemininin önünü açacaktır. Şimdi faşizme karşı devrimci siyaseti en geniş kitleler içinde en güçlü şekilde örgütleme zamanıdır.

*Komün Gücü sitesinden alınmıştır.

Paylaşın