“ Tarih yolu, Nevski bulvarının* yaya kaldırımı değildir. Tarihin yolu, durmaksızın kimi tozlu, kimi çamurlu alanlardan oluşur; bataklıklardan, yarlardan ve uçurumlardan geçer. Toza boğulmaktan ve ayaklarını kirletmekten korkan kişi her türlü siyasal faaliyetten sakınsın.” ÇERNİŞEVSKİ Türkiye’de artık alışılmış ve bir tarz haline gelmiş olan devrimci politika alanındaki durağanlık, dağınıklık, kendiliğindencilik vb. [Devamını Oku…]
Umut Yazıları
‘Kuru Laf ile Karın Doymaz’ – Sedat Aydın (İnşaat İşçisi)
Saray ve şürekâsı; Enflasyonu düşüreceğim diyemiyor, Emeklilikte Yaşa Takılanları (EYT) memnun edeceğim diyemiyor, İş cinayetlerini durduracağım, Kadın cinayetlerini durduracağız diyemiyor, Toplumsal adaleti sağlayıp barışı getireceğim diyemiyor, Emekçinin sırtındaki vergiyi kaldırıp Birazda zenginden, Patrondan vergi alacağım diyemiyor, Emekçinin işçinin tek koruma kalkanı ve güvencesi olan kıdem tazminatına dokunmayacağım ve işsizliği ortadan [Devamını Oku…]
At izi, it izi birbirine karıştı! – XWE Metin Ayçiçek
31 Mart Yerel Seçimleri’ne kadar “seçimlerde solun mevzilenmesi” üzerine aklımın erdiğince düşüncelerimi aktardım. Bu süreçte ortaya çıkan tartışma konularına hak, hukuk, yasalar, adalet gibi kavramların sistem içi yorumları üzerinden yaklaşmayı reddederek, geleceğimizi belirleyecek bir duruş olarak “sisteme karşıtlığımızı sergilemek” gerektiğinin altını çizerek yaklaşımımı belirledim. Bir seçim sürecinde elbette sistem partileriyle [Devamını Oku…]
Gülüşü çocuk, bakışı umut olanlara; İbrahim’e – Tîrejên rojê Tufan
“Ve hâlâ sımsıcak durur anılar sımsıcak ve biraz boynu bükük Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış yasak bir kitap gibi durmaktadır ve firari bir sevda gibi Şimdi duvarlarda resmin” Bugün tam iki yıl geçti üzerinden. İki yıl önce Rakka hamlesinde olağanca inancıyla savaşırken ölümsüzleşti İbrahim. Her karışını özgürleştirebilmek için nice [Devamını Oku…]
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete – XWE Metin Ayçiçek
Osmanlı dönemi 1823-24 yıllarında, Habeşistan’da yakalanan bir zürafa, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından Padişahı II. Mahmud’a hediye olarak gönderilir. İstanbul’a bir gemiyle getirilerek Sultana sunulan, “başı öküze, boynu deveye, gövdesi ise kaplana benzeyen beygir benzeri bu hayvan” büyük bir şaşkınlıkla karşılanır ve halkın ciddi bir ilgi kaynağı olur. [Devamını Oku…]
