Cenk Ağcabay, Slider, Umut Yazıları, YAZARLAR

Beyaz Saray’da Zelenskiy’e tokat ve Avrupa bağlantısı – Cenk Ağcabay

Zelenskiy’nin Beyaz Saray’dan kovulması çok önemli bir değişim ve tehlike noktasına denk düşmektedir. Bu tehlike büyüktür ve Avrupa’dan Ortadoğu’ya bir dizi önemli noktayı yakından ilgilendirmektedir.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin Beyaz Saray’da Trump ve yardımcısı Vance’den yediği azarın ardından konuşan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Kaja Kallas, “Eğer birlikte Moskova’ya yeterince baskı yapamazsak, Çin’i yenebileceğimizi nasıl iddia edebiliriz?” sorusunu sordu. Avrupa Birliği Çin’i yenmeyi hedefliyormuş. Çin’i yenmenin Amerikan emperyalizminin temel hedefi olduğu, ABD ulusal güvenlik belgelerinde sık sık ifade ediliyor ancak Avrupa Birliği’nin en üst düzey diplomatının bunu bu açıklıkta dile getirmesi bir yenilik olarak kabul edilmeli. Avrupa Birliği ABD ilişkilerinde yaşanan büyük kırılmanın çok önemli sonuçlar doğurması kuvvetle muhtemel ve Beyaz Saray’dan yansıyan görüntüler bu kırılmanın boyutlarına dair çok şey anlatıyor. Zelenskiy azarlanırken, ona söylenenler asıl olarak savaşı sürdürme ve büyütme kararlılığını ifade eden Avrupa ülkelerine yöneliyordu. Zelenskiy ve Ukrayna heyetinin Beyaz Saray’dan kovulması, Avrupa’ya verilen bir mesajdı.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio Beyaz Saray’da yaşananların ardından CNN’e konuştu ve bu konuşmada verdiği bir detay yaşanan kırılmanın boyutları hakkında açıklayıcı ögeler içeriyordu. Rubio Avrupalı mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmelerde, bir Avrupalı mevkidaşının, “AB’nin planının savaşın bir yıl daha sürmesi olduğunu, bu gerçekleştiğinde, Rusya’nın kendini barış için yalvaracak kadar zayıflamış hissedeceğini” söylediğini aktardı. Rubio Avrupalı mevkidaşının bu yaklaşımını değerlendirdi ve şunları söyledi: “Bu bir yıl daha ölüm, bir yıl daha yıkım demek ve bu arada benim bakış açıma göre pek de gerçekçi bir plan değil.” ABD ve AB arasında yaşanan kırılmanın temellerine işaret eden bu farklılık, Zelenskiy’nin arkasında duran AB liderlerinin açıklamalarıyla daha belirginleşti. Kaja Kallas, “Bugün özgür dünyanın yeni bir lidere gereksinim duyduğu açıkça ortaya çıktı. Bu meydan okumayı göğüslemek biz Avrupalılara düşüyor.” sözleriyle kırılmanın sertliğini ortaya koydu.
Beyaz Saray’dan kovulan Zelenskiy soluğu Londra’da aldı. Londra yolunda paylaştığı mesajlarda, “Amerikan Başkanı ile ilişkimiz iki liderden daha fazlasıdır; halklarımız arasında tarihi ve sağlam bir bağdır. Bu nedenle her zaman ulusumuzdan Amerikan ulusuna şükran sözcükleriyle başlıyorum. Amerikan basınına yansıyan bazı bilgilere göre, “Zelenskiy Cuma günü Başkan Donald Trump ile görüşmek üzere Beyaz Saray’a girerken ABD’den ülkesine silah ve askeri donanım akışının fiilen durduğunu biliyordu.” Bu bilginin Zelenskiy’nin tutumunu belirlediğini söylemek yanlış olmaz, çok muhtemel ki, Avrupalıların savaşı sürdürme çağrılarının yoğunlaşmasıyla tarafını da seçmiş oldu.
Beyaz Saray’da olan biten hakkında yazan ve konuşan çok farklı pozisyonlardan unsurların ortaklaştığı noktayı, New York Times yazarı Thomas L. Friedman şöyle formüle etmişti: “Cuma günü Oval Ofis’te yaşananlar -Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky’nin Başkan Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance tarafından açıkça planlanmış bir şekilde pusuya düşürülmesi- bu ülkenin yaklaşık 250 yıllık tarihinde hiç yaşanmamış bir olaydı.” Çin yönetiminin görüşlerini yansıtan Global Times gazetesinin değerlendirmesine göre, “Beyaz Saray’da Trump ve Zelensky arasında modern uluslararası ilişkiler tarihinde ‘nadir ve dramatik’ bir tartışma yaşandı.” Global Times gazetesi, Beyaz Saray’daki tartışmada tarafların sarf ettikleri bazı sözleri öne çıkarmıştı. Gazete Trump’ın Zelenskiy’e yönelik “Elinde koz yok. Bizimle kozlara sahip olmaya başladın. Milyonlarca insanın hayatıyla kumar oynuyorsunuz. Üçüncü Dünya Savaşı ile kumar oynuyorsunuz.” sözlerine dikkat çekmişti. Global Times’ın bu sözlere dikkat çekmesi boşuna değildi. Global Times aslında Tayvan’a “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” diyordu. Ukrayna örneğinde bu ögelere vurgu yaparak Tayvan’a mesaj veriyordu.
ABD Biden yönetimi döneminde Tayvan’a 8 milyar dolarlık silah ve ekipman satmıştı. Çin yönetimi her satış anlaşması sonrasında sert protesto metinleri yayınlamıştı. Geçtiğimiz temmuz ayında Bloomberg’in sorularına yanıt veren Trump, “Tayvan güvenliği için ABD’ye ödeme yapmak zorunda. Çip endüstrimizin neredeyse yüzde 100’ünü aldılar. Bizim bir sigorta şirketinden farkımız yok. Tayvan bize hiçbir şey vermiyor.” diyerek memnuniyetsizliğini ifade etmişti. Trump tüm vassallara haraçları arttırma talimatları yağdırıyor. Vassallar durumdan hiç hoşnut değil, daha fazla haraç ödemek istemiyorlar ama seçenekleri de sınırlı. Trump’ın bu hamleleri genel olarak “dengesiz bir adamın” hırçınlıkları olarak sunuluyor; oysa ki, bu hamleleri ABD emperyalizminin aşınan dünya hegemonyası karşısında geliştirilen yeni bir askeri-politik strateji olarak ele almak mümkün. Rusya ile Çin arasında gelişen ittifakın sona erdirilmesi ve bu devletlerle ilişkilerin yeni bir temelde şekillendirilmesi sözünü ettiğimiz stratejik yönelişin temel hedefidir. Amerikan emperyalizminin kararlı ve güçlü stratejisti Henry Kissinger’ın iki yıl önce Economist dergisine açıkladığı düşünceler büyük ölçüde bu unsurlara işaret ediyordu. Kuşku yok ki, Kissinger “dengesiz bir adam” değildi; Amerikan emperyalizminin değişen koşullara uyumlu stratejik yönelişleri altında imzası bulunan bir isimdi.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte Beyaz Saray’da yaşananlara ilişkin açıklamasında, “Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’nin ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkilerini düzeltmesi için ‘bir yol bulması’ gerektiğini söyledi.” Rutte Zelenskiy’e “Trump’ın Ukrayna için şu ana kadar yaptıklarına saygı duyulması gerektiğini söylediğini” belirtti. Transatlantik ittifakını koruma yolunda yapılan bu tip açıklamalar ve faaliyetler esasen yaşanan gelişmelerin güçlü etkileri çerçevesinde ele alınmalıdır. Transatlantik ittifakı çok sert darbeler almaktadır ve ittifakın geleceği ciddi bir tehdit altındadır. Amerikan emperyalizminin değişen yönelişleri ittifakı yaşamsal tercihlerle karşı karşıya bırakmıştır. Zelenskiy’nin Londra’da büyük bir coşkuyla karşılanması bu çerçevede bir zafer değil bir günü kurtarma anlamına sahiptir. ABD’nin öncülüğünde gerçekleştirilemeyen hedeflerin ABD yokluğunda Avrupa tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Avrupalı devletlerin bunu bilmektedir ama adeta ölüm parendesi benzeri bir tutuma girmiştir.
ABD’nin yokluğunda Avrupa’nın kendi özgül hedefleri doğrultusunda adımlar atması, kendi çıkarları doğrultusunda hamleler gerçekleştirmesi mümkün değildir. Avrupa güvenlik mimarisi uzun zamandır NATO’nun en büyük ve belirleyici gücü ABD etrafında şekillendirilmiştir. Bu nedenle, AB’nin yeni bir güvenlik duvarı oluşturması ve bunu yayması mümkün değildir. ABD emperyalizmi bu temel geçekten hareket ederek bu pervasız hamleleri Avrupa’ya karşı gerçekleştirmektedir. ABD içinden geçilen koşullarda tüm “müttefiklerden alınabilecek” en büyük rakamları talep etmekte ve bu doğrultuda sahip olduğu tüm kozları ortaya koymaktadır. Avrupalı müttefiklerin bu ciddi tehdit karşısında yeni büyük hamleler yapması mümkün değildir. Ukrayna eldeki en önemli “koz” konumuna gelmiştir. Bu kozun kullanılması Ukrayna açısından en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır.
Zelenskiy’nin Beyaz Saray’dan kovulması çok önemli bir değişim ve tehlike noktasına denk düşmektedir. Bu tehlike büyüktür ve Avrupa’dan Ortadoğu’ya bir dizi önemli noktayı yakından ilgilendirmektedir. Savaşın gidişatı temel aktörleri böylesi bir noktaya getirmiştir. Avrupa egemen sınıfları böyle bir maceraya doğru koşar adım ilerlemektedir. Bu ilerleyiş Avrupa’nın merkezinde çok daha büyük bir savaşın patlamasının zeminlerini hazırlamaktadır. Egemen Avrupa hükümetleri ortak bir noktada buluşmuş ve bu büyük patlamanın fitilini ateşleyecek adımları atmaktadır. Bu büyük çatışma, nükleer silahlara sahip güçler arasında ciddi bir çatışma anlamına gelir. Bu çatışmadan kazanacak kimse yoktur. Kaybedecek tüm Avrupa halkları olacaktır. Bunun engellenmesi için Avrupa halklarının Savaş Karşıtı ve Barış yanlısı bir mücadeleyi yükseltmesi bir zorunluluktur. İngiltere’de yükseltilen savaşçı söylem tüm Avrupa’yı büyük bir tehlike altına almıştır.

Paylaşın