Cenk Ağcabay, Slider, Umut Yazıları

Adım adım büyük savaşa doğru – Cenk Ağcabay

Hindistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen 18’inciG20 Liderler Zirvesi beklenenin aksine ortak bir sonuç bildirgesine atılan imzalarla başladı. Zirvenin sonuç bildirgesinin ilk oturumun hemen ardından yayınlanması kuşkusuz son derece garip bir durumdu. Bu yılki zirveye Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin katılmadı. Uluslararası forumlara katılıma özel bir önem veren Çin devlet başkanının yokluğu yorumcuların en fazla dikkat çektiği nokta oldu. ABD ve Batının diğer katılımcı ülkeleri bu forum vasıtasıyla kendi pozisyonlarına çekme ve bu durumu yansıtan bir metnin altına imza attırma girişimi başarısız oldu. ABD ve AB’nin tüm basıncına rağmen Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy’nin zirveye davet edilmemesi ortaya çıkan bu durumun ilk işareti olmuştu.

İmzalanan sonuç bildirgesini ele alan İngiltere’nin Guardian gazetesi, metnin “aynı zamanda Rusya’nın saldırganlığına doğrudan değinmeyi de dışarıda bırakıyor” olmasına dikkat çekti. Guardian’a göre, “G20 liderleri, Ukrayna’daki savaşa ilişkin ifadeler konusunda yaşanan bazı anlaşmazlıkların ardından bloğun karşı karşıya olduğu sorunlara ilişkin bir uzlaşı bildirisi kabul etti.” Reuters’a konuşan bir AB diplomatı, Batılı ülkelerin Rusya’nın güçlü bir şekilde kınanması için bastırdığını, Rusya’nın ise “diğer herkes için kabul edilebilir” bir uzlaşmayı engellediğini söyledi.

Hindistan Dışişleri Bakanı ortak metnin oluşturulma sürecinin “çok zorlu, çok sancılı” geçtiğini konuşmasında özellikle vurguladı. Metinde tahıl anlaşmasının uygulanması, “Ukrayna ve Rusya’nın engelsiz tahıl, gıda maddesi ve gübre/girdi sevkiyatı” yapması çağrısı yer alıyor. Bunların tümünün ne anlama geldiğini en iyi Ukrayna Dışişleri Bakanlığının konuyla ilgili açıklaması anlatıyor. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı’na göre, “G20 bildirisi ‘gurur duyulacak bir şey’ değil.” Ukrayna Dışişleri Bakanlığı’nın dikkat çektiği bir başka nokta, Rusya’ya yönelik yaptırımların uygulanmasının zorunluluğu. Tahıl anlaşmasının uygulanmasının önündeki engelin Rusya’ya uygulanan yaptırımlar olduğu böylece ilk elden Ukrayna tarafından doğrulanmış oldu.

Metne imza atarak tahıl anlaşmasının uygulanmasını isteyen ülkeler aynı zamanda anlaşmanın uygulanmasını olanaksız kılan yaptırımları genişletenler. G20 dönem başkanlığını Hindistan’dan devralan Brezilya’nın devlet başkanı Lula da Silva yaptığı zirve kapanış konuşmasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gelecek yıl ülkesinin ev sahipliğinde yapılacak zirveye davet edileceğini söyledi. Putin’in gelecek yıl Rio de Janeiro’da gerçekleştirilecek G20 Zirvesi’ne katılması halinde gözaltına alınmayacağı konusunda da güvence verdi. G20 Zirvesinde ortaya çıkan bu manzara Batı açısından kabul edilebilir değil. Zirveden bir gün önce Yeni Delhi’ye inen ve Hindistan başbakanıyla basına kapalı özel bir görüşme yapan Joe Biden’ın temel amacının “Hindistan Başbakanı Narendra Modi’yi Çin’i çevrelemek üzere tasarlanmış bir ittifaka çekmek için yeni adımlar atmak” olduğu Batı basınında yazıldı.

Guardian gazetesine göre, “ABD, geleneksel olarak tarafsız olan Hindistan’ı yavaş yavaş daha açık bir ortak ve Hint-Pasifik’teki daha geniş bir siyasi ve savunma ittifakının parçası haline getirmeye çalışıyor.” Her ne kadar toplantı basına kapalı da olsa herkes neyin hedeflendiği konusunda net düşüncelere sahip. Çin hükümetinin görüşlerini yansıtan Global Times gazetesi G20 Zirvesi konulu başyazısında, ABD ve Batı’nın “Hindistan’ın G20 dönem başkanlığını ejderha ve fil arasındaki rekabeti körüklemek için kullanarak Çin-Hindistan çatışmalarını kışkırtmaya çalışıyor. ABD ve Batı, Çin’e karşı koymak için Hindistan’a güçlü bir biçimde kur yapmak istiyor. Ancak bu davranış Hindistan’ı desteklemekten ziyade ülkenin başına bela açacak gibi görünüyor.” şeklinde değerlendirdi.

Global Times editoryasına göre, “Şimdi ABD ve Batı, Çin ve Hindistan arasında olanlar da dahil olmak üzere bazı jeopolitik ayrılıklardan memnuniyet duyan bir tavır sergiliyor. Daha derin bölünmeler ve hatta kavgalar görmek istiyor. Böylesi sağlıksız bir zihniyet, G20 de dahil olmak üzere küresel işbirliği mekanizmalarının baş düşmanıdır.” Şi Cinping’in bir süre önce gerçekleşen BRİCS zirvesine katılıp G20’ye katılmaması kuşkusuz Global Times’ın vurguladığı ögelerle yakından bağlantılı.

Ukrayna savaşı dünya sahnesinde önemli değişiklikler yaratıyor ve G20 Zirvesi bu değişikliklerin daha görünür olmasını sağladı. Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar bir gazetecinin yayınlanan ortak bildirgede “Rus saldırganlığı” ifadesinin neden yer almadığı yönündeki sorusunu yanıtlarken değişimin altını çizerek, “Açıkçası geçtiğimiz yıl dünya değişti ve Delhi deklarasyonu da bunu yansıtıyor” dedi. ABD ile Hindistan’ın ekonomik ve askeri işbirliğini geliştirmek amacıyla yeni bir dizi anlaşma imzaladığı haberi zirve devam ederken basına düştü. Hindistan’ın bugüne dek devam ettirdiği denge politikası Batı’nın baştan çıkarma girişimlerine direnebilecek mi bunu zaman gösterecek ancak Asya-Pasifik’te suların ısınmakta oluşu açık.

Pentagon başkan yardımcısı Kathleen Hicks geçen hafta düzenlediği bir basın toplantısında, üzerinde çalıştıkları yeni bir proje hakkında bilgiler verdi. Hicks, “yapay zeka tarafından kontrol edilen binlerce insansız hava aracını sahaya sürmek içintasarlanmış yeni bir sistem üzerine” çalıştıklarını söyledi. Pentagon’un yeni silah projeleri üzerine çalışması eşyanın tabiatına uygun ancak Hicks’in açıklamasında asıl önemli olan nokta, onun “bu projenin Pekin’in ‘kitle avantajının’ üstesinden gelmeye yardımcı olacağını umduklarını” dile getirmesi.

Hicks bu projeyle, “Pentagon’un havada, karada ve denizde ‘sürüler’ halinde çalışacak düşük maliyetli, yapay zeka destekli insansız hava araçlarından oluşan bir filo “ oluşturacağını ve bu filonun “ÇHC’nin kitlesel avantajının üstesinden gelmemize yardımcı olmak için daha fazla gemi, daha fazla füze, daha fazla kuvvet” yaratacağını belirtti. Bu filonun 18 ile 24 ay arasında hazır hale geleceğini belirten Hicks, amaçlarının “caydırıcılık” olduğunu söyledi. Pentagon yetkilisi açık açık Çin’in “kitle avantajı” olduğunu ve bunu üstesinden gelmek için silah sistemleri geliştirdiklerini söylüyor. İçine girilen 3. Büyük Savaş konjonktürü bundan daha açık ifade edilemezdi.

Değişimlerden söz edildiğinde “yeni normallere” bakmak gerekiyor. Avrupa’nın “yeni normali” Almanya merkezli Kiel Dünya Ekonomi Enstitüsü’nün bir araştırmasıyla gözler önüne serildi. Enstitü’nin elde ettiği bulgulara göre, “Avrupa, Kiev’e sağladığı mali yardımın miktarını iki katına çıkararak 156 milyar dolara yükseltti ve Rusya’nın askeri müdahalesinin başından bu yana ilk kez bu göstergede ABD’yi geride bıraktı.” Bu rakamlardan net olarak görüldüğü gibi, ABD emperyalizmi Rusya’ya karşı Ukrayna insan kaynağına ve Avrupa parasına dayanan bir vekalet savaşı yürütüyor. Ukrayna büyük bir yıkıma uğrarken Avrupa’da halk sınıflarının ekmeği küçülüyor. Paralar ABD askeri-sınai kompleksinin kasalarına akıyor. ABD bu avantajları elde ederken Çin’e karşı büyük savaşına hazırlanıyor.

Fransa tarihsel etki alanı olarak kabul ettiği Afrika’da gerilerken, Alman sanayisinin yıllık % 2.1 düşüş yaşadığı Federal istatistik kurumu Destatis tarafından açıklandı. Kimya, metal ve cam gibi enerji yoğun sektörlerde yıllık bazda düşüş  %11,4. Enerji yoğun sektörlerdeki düşüşün ana nedeni Rusya’nın ucuz enerjisinin yerini ABD’nin pahalı enerjisinin almış olması. Alman Ticaret ve Sanayi Odası kısa süre önce yaptığı bir ankette şirketlerin %32’sinin yurt dışında yatırım yapmayı yurt içinde büyümeye tercih ettiğini ortaya koydu. Almanya’nın en önemli sektörlerinden biri olan otomobil üretiminde düşüş % 9. Avrupa’nın kış aylarında yaşayacağı sıkıntılar ve militarizasyon daha da artacak. Avrupa’da sınıf mücadelesinin keskinleşmesinin zemini hızla oluşuyor.

BBC’ye konuk olan ABD Genel Kurmay Başkanı Mark Milley, Ukrayna karşı saldırısının beklenenden “yavaş” ilerlediğini söyledi. Gelecek günlerde bölgedeki soğuk hava koşullarının Ukrayna’nın manevra kabiliyetlerini büyük ölçüde zorlaştıracağına işaret eden Milley,  karşı saldırıda Ukrayna’nın henüz hedeflerine ulaşamadığını kabul etti. Milley, “En başında bu savaşın uzun, yavaş, zor ve çokça zayiata neden olacak bir savaş olduğunu söylemiştim, tam olarak öyle oldu.” dedi.

5 Haziran’da başlayan Ukrayna karşı saldırının bir fiyaskoya dönüşmesi karşısında Batı’nın tutumu tam olarak Milley’in kullandığı ifadelerde karşılık buluyor. “Uzun, zor ve çokça zayiat” Batı’nın temel hedefidir. Başından beri bu savaşın kazanılmayacağını biliyorlar ama “uzun, zor ve çokça zayiatlı” bir savaş istiyorlar. İngiliz ordusunun eski komutanlarından Richard Barrons Financial Times gazetesine yazdığı bir yazıda, “Ukrayna Rusya’ya karşı şimdi kazanamaz ama 2025’e kadar zafer mümkün.” diyor. Bunlar savaşın nedenleri ve beklentiler hakkında son derece açıklayıcı ifadeler ancak daha açık konuşanlarda var.

Cumhuriyetçi Parti Senato Azınlık Lideri Mitch McConnell Amerikan senatörlerine Ukrayna konusunda “yalpalamama” çağrısı yaptı. Neden mi? Açıklıyor. Diyor ki, Ukrayna’ya para sağlamak “Amerika’nın en büyük stratejik düşmanlarından birini tek kurşun atmadan zayıflatmak ve bu süreçte bir diğerini caydırmak” anlamına geliyor. McConnell Rusya ve Çin’i kastediyor. Ona göre bu, “Bu, hem askeri hem de ekonomik anlamda doğrudan Amerikan gücüne yatırım yapmak anlamına geliyor.” Amerika Ukrayna savaşıyla “kendi gücüne yatırım yapıyor”.

Amerika’nın kendi gücüne yatırımının gerçek anlamı dünyanın hızla bir nükleer savaşa doğru ilerlemesidir. Bu büyük savaş adım adım örülmektedir. Ukrayna’nın tüm ekonomik ve askeri desteğe rağmen üç ayda karşı karşıya kaldığı büyük kayıplar ve buna rağmen savaşın uzatılması yönündeki arzular emperyalizmin gerçek doğasını kavramak için elverişli bir zemin sunuyor. Ukrayna’nın savaş sahasındaki başarısızlığı esas olarak NATO’nun başarısızlığıdır. Bu başarısızlık çok daha büyük çapta bir dünya savaşına giden yolu açmaktadır.

Emperyalist-kapitalizm sömürü ve savaş olmadan yaşayamaz. Oysa dünya proletaryasının savaştan hiçbir kazanımı yoktur. Dökülen onun kanıdır. Savaşla o daha fazla yoksullaşmaktadır. Dolayısıyla savaşı engelleyecek, barıştan kazanacak yegane güç odur. Emperyalist-kapitalizmin adım adım ördüğü büyük savaş tehlikesini engelleyecek olan dünya proletaryasının birleşik devrimci eylemidir. 

Paylaşın