Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halkların mücadele tarihinde 1 Mayıs’ın ayrı bir önemi vardır. 1 Mayıs’ta devrim ve sosyalizm bayrağını dalgalandırmak ve onu ifade eden sloganları atabilmek için büyük bedeller ödendi.
Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihi düşünüldüğünde 1 Mayıs’ın örgütlenmesi ve katılım düzeyi aynı zamanda sınıfın ve onun öncüsü olan devrimcilerin örgütlülük düzeyini ifade etmektedir.
2025 1 Mayısı, AKP-MHP faşist iktidarının işçi düşmanı politikalarını en acımasız şekilde uyguladığı bir tarihsel dönemde gerçekleşti. 19 Mart sonrasında İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok noktasında gelişen anti-faşist halk muhalefetinin coşkusu ve enerjisi 1 Mayıs alanlarında güçlü bir şekilde ifade etmiştir. İşçi sınıfının örgütlü güçleri alanlarda yer alırken sermaye devletinin baskı ve engelleme politikalarını kendisini güçlü bir şekilde hissettirmiştir. AKP-MHP iktidarı günler öncesinden 1 Mayıs gününü ve bugün özelinde, Taksim meydanını yasaklayan bir politik söylemle faşizmin otoriter yüzünü emekçi kitlelerine göstermiştir.
Türkiye halkı derin bir ekonomik yoksulluk yaşamaktadır. İşçi sınıfının ve emekçilerin hayatı her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Hayat pahalılığı ve artan yaşam maliyetleri genel olarak emekçilerin yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırmaktadır. Bu tablo içerisinde, 1 Mayıs alanlarını dolduran emekçiler esasen bu politikalara da güçlü bir itiraz anlamına gelmektedir.
Sermaye sınıfının yoğun emek sömürüsü üzerine inşa ettiği hayat beraberin de faşizmin otoriter nitelikli devlet yapısıyla doğrudan uyumlu bir pozisyon alış içerisindedir. Bu yönüyle AKP-MHP faşizminin emek düşmanı politikaları sermaye sınıfının emek sömürüsüyle uyumlu bir politik alış anlamına gelmektedir.
İşçi sınıfının içinde bulunduğu zorluklar ve ağır sömürü koşulları onda var olan sınıf reflekslerini daha da güçlü kılmaktadır. Son dönemde birbirinden bağımsız bir şekilde gelişen işçi direnişleri böylesi bir politikanın sonucu olarak değerlendirilmelidir.
Bizler açısından, iktidarın bütün baskılarına rağmen, 1 Mayıs günü alanları dolduran işçi ve emekçilerin katılımı moral verici bir gelişmedir. Elbette var olan durumun eksikleri ve yetersizlikleri vardır.
Geçtiğimiz 10 yıllık süreç düşünüldüğünde devrimci siyasetin de içinde bulunduğu birleşik devrim güçleri faşist iktidarın tasfiye ve zayıflatma saldırılarını en yoğun şekilde hissetmiştir. Bu yönüyle var olan örgütsel zayıflıklar ve gerileme durumu konjonktürel bir durumdur.
Özellikle 19 Mart sonrası ortaya çıkan kitle hareketi düşünüldüğünde, Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kesimlerde ciddi bir hareketlilik başladığını görmek gerekiyor. Yine aynı şekilde öğrenci, gençlik hareketinde yoğun bir enerji ve militan bir faaliyet açığa çıkmış bulunuyor. Bu yönüyle devrimci siyaset her türlü tasfiyeci ve karşı devrimci düşman saldırılarına rağmen varlığını korumuş ve kararlılıkla mücadeleyi sürdürmüştür. Gelinen aşamada toplumsal muhalefette ciddi bir hareketlilik ortaya çıkmış bulunuyor. Bu yeni durum yeni devrimci olanakları da bizlere sunacaktır.
Emperyalizmin ve faşizmin sömürü politikalarının geldiği aşamada, Türkiye halk kitlelerinde ciddi bir bilinç oluşmaya başlamış bulunuyor. Burada, özellikle, 19 Mart sonrası sokaklarda kitleler tarafından atılan “Kurtuluş sandıkta değil sokakta” değerlendirmesi önemli bir bilinç gelişimine işaret etmektedir.
Devrimci siyaset bu gelişmeleri görerek kendini yeni koşullara göre örgütlemelidir. Dış düşmanla mücadeleye odaklanmış bir mücadele ufkuyla hareket edilmeli ve kitlelerle doğrudan politik ilişkiler kurma konusunda daha ısrarcı olunmalıdır.
Geniş halk kesimlerinde büyük bir öfke var. Bu öfke akacak bir yol arıyor. Gezi Direnişi döneminde olduğu gibi örgütlü olmayan halk kesimlerde sokaklara çıkma eğilimi güçleniyor. Bu kitle hareketi eğer devrimci siyaset ve tahkimat zemini tarafından değerlendirilmezse düzen siyaset bu hareketi kendisine yedekleme konusunda bir hayli ustadır. Burada, özellikle, AKP-MHP iktidarının politikalarından rahatsız olan geniş halk kitlelerini örgütleme ve onları mücadeleyi kazanma konusunda kararlı olmak kritik bir öneme sahiptir. Geniş halk kesimlerinde politikaya ve sokakta mücadeleye dönük büyük bir ilgi oluşmaktadır.
Yine bu yönüyle proletarya sosyalizmi fikrini savunan kesimlere güçlü yan yana gelişler inşa etme konusunda da ısrarcı olunmalıdır. Sokak mücadelesinde yan yana gelen bir devrimci mücadele hattı inşa etmek kritik bir öneme sahiptir.
Bu yönüyle, 2026 1 Mayıs’ın örgütlenmesine, 2 Mayıs 2025’de başlayarak başlamak kritik öneme sahip bir mücadele pratiği olmalıdır. Artık yüzünü dışarıya dönmüş faşizm ile mücadeleye odaklanmış ve kitlelerle buluşmayı hedefleyen bir devrimci pratikte ısrarcı olmalıyız.
Gün devrimci görevleri yerine getirme konusunda sorumluluk alma ve bu temelde yaşamı örgütleme günüdür. İşçi sınıfının ve emekçilerin devrimci siyaset saflarına kazanılması için maddi koşullar uygundur. Geri kalan kısmı yaşamı devrimcilik temelinde örgütleme ve hedeflenen kitleleri proletarya sosyalizmi bayrağı etrafında buluşturma meselesidir. Şimdi bu günden bu görevleri yerine getirmek için canla başla çalışmalı devrimci sorumluluklar temelinde yaşamı örgütleme zamanıdır.