İsrail’in yüz akı aydınlarından Haaretz yazarı Gideon Levy, Gazze’ye yönelik yeni İsrail saldırıları başlamazdan 3 gün önce yazdığı bir yazıda dünya kamuoyuna özellikle de Batı kamuoyuna seslenmişti. Levy, yazısında yeni kurulmakta olan İsrail hükümetinin yakın gelecekte, “İsrail hükümetlerinin gerçek yüzlerini gizlemek için kullandıkları maskenin son katmanını da çıkarıp atacağını”, fiilen Güney Afrika türü bir Apartheid devleti olan İsrail’in bu niteliğine yasal bir zemin kazandıracağını ve bu nedenle de bir “ilhak hükümeti” olacağını dile getiriyor; Batı hükümetlerine ve kamuoyuna “onu savunmaya devam edecek misiniz” diye soruyordu. (Netanyahu’s Israel will declare an apartheid state. Will the West do nothing?, 30 April)
Levy’nin yazısından birkaç gün sonra Gazze’ye yönelik yeni İsrail saldırıları başladı. Bu kez Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları hakkında yazan Levy, “Gazze bir gettodur ve bu yaşanan bir getto ayaklanmasıdır. Durum başka türlü tarif edilemez. Hamas’tan şikayetçi olabilirsiniz ama Gazze’den şikayetçi olamazsınız. Gazze özgürlüğü için mücadele ediyor, hiçbir mücadele de bundan daha adil değildir ve Hamas bu mücadeleye öncülük ediyor.” diyordu.
Profesör Ilan Pappe, uzun yıllardır devam ettirdiği değerli bilimsel çalışmalarıyla İsrail devletinin ideolojik temelini oluşturan Siyonist tarih anlatısına en sert darbeleri vuran tarihçi. İsrail’de doğan ve akademik çalışmalarını, politik faaliyetlerini uzun zaman İsrail’de Hayfa’da sürdüren Pappe; Filistin halkıyla dayanışma amacıyla dünya çapında bir eylem olarak geliştirilen İsrail’i boykot girişimini savunduğu için görevde olduğu Hayfa Üniversitesi yönetimi tarafından istifaya zorlandı. İstifaya zorlanması ve aldığı ölüm tehditleri nedeniyle İsrail’i terk etmek zorunda kaldı.
Pappe, İsrail sömürgeciliğini yargılayan ve Filistin halkına uygulanan zulmü sürekli olarak gündemde tutan bir komünist. O, Gazze’nin işgalinin tarihini ve bugününü inceleyen çalışmalar da yaptı ve Gazze’nin son 12 yıllık durumunu “yeryüzündeki en büyük hapishane” olarak tanımlıyor. Levy ise Gazze’ye yönelik son saldırıları ele aldığı yazısında bu tanımın doğruluğunu teyit eden şu ifadeleri kullanıyor. “Yüzde yetmişi işsiz, çoğunluğu aç, bir kısmı tıbbi tedavi ve ilaç yokluğundan ölen, hapishaneye kapatılmış 2 milyon insan.”
“Yeryüzündeki en büyük hapishanede” yaşamak zorunda bırakılan 2 milyon Filistinli, Trump’ın Amerikan Elçiliğini Kudüs’e taşıma kararının ardından “Büyük Dönüş Yürüyüşü” adı altında kararı protesto etmek amacıyla bir kampanya başlattı. Kampanya çerçevesinde ilk kitlesel gösteri 30 Mart 2018’de düzenlendi; sınırda askeri tahkimatını arttıran İsrail Ordusu keskin nişancılarla göstericilere yönelik saldırılar düzenledi.
30 Mart 2019’da elindeki bilgileri paylaşan Filistin Sağlık Bakanlığı, gösterilerin başlangıcından o güne İsrail saldırıları sonucunda 277 Filistinlinin yaşamını yitirdiğini ve yaklaşık 30.000 Filistinlinin yaralandığını açıkladı. Geçtiğimiz cuma günü “Büyük Dönüş yürüyüşü” kapsamında düzenlenen gösteride İsrail askerlerinin açtığı ateşle 4 Filistinli yaşamını kaybetti. İsrail askerlerinin saldırılarına karşılık veren Filistinli göstericiler 2 İsrail askerini yaraladı.
İsrail askerlerinin yaralanması üzerine, İsrail savaş uçakları Gazze’yi bir kez daha bombalamaya başladı. Filistinli direniş grupları İsrail saldırılarına fırlattıkları roketlerle yanıt verdi. Hafta sonu İsrail hava saldırıları daha da yoğunlaştı. Gazze’den fırlatılan füzeler 3 İsraillinin yaşamını yitirmesine neden olurken, İsrail bombardımanında 30 Filistinli yaşamını yitirdi ve yüzlerce Filistinli yaralandı.
Yoğunlaşan İsrail saldırıları emperyalizmin sözcüsü basın tarafından dünyaya “İsrail ve Gazze arasında yoğunlaşan çatışmalar” şeklinde duyuruldu. Her zaman olduğu gibi, işgalci-sömürgecinin azgın saldırganlığı karşılıklı bir çatışma olarak sunuldu. İsrail keskin nişancıları tarafından katledilen Filistinlileri aylardır görmezden gelen emperyalizmin ideolojik aygıtları, İsrail’e düşen roketleri hemen manşetlere çekti.
Gideon Levy’nin Batı kamuoyuna sorduğu soru son saldırılar çerçevesinde hemen yanıtını buldu. Emperyalizmin sözcüsü basının haberlerini ve ABD ve Avrupa Birliği iktidarlarının konuyla ilgili İsrail yanlısı açıklamalarını değerlendiren Levy, yazılan ve söylenenlere bakarsanız diyor sanırsınız ki, “İsrail kuşatma altında ve Gazze İsrail’i yok etmekle tehdit ediyor”.
Oysa diyor Levy, “cuma günü sınırda dört Filistinli öldürüldü” ve ekliyor “ama Filistinlilerin ölülerini kim sayar ki?” İsrail seçimlerinde Netanyahu’nun rakibi olan emekli İsrail Genel Kurmay Başkanı Benny Gatz’ın konuyla ilgili açıklamasından, Gazze’ye daha sert saldırılması gerektiği yönündeki sözlerini aktarıyor ve “işte bizim muhalefetimiz de budur” diyor.
“Gazze bir gettodur” diyen Levy, kendini gettoların acı hatıralarının üzerine inşa etmiş bir ülkenin yine kendi elleriyle başka insanlar için kendisine sadece bir saat uzaklıkta çok daha büyük bir getto inşa etmesini ve bu durumu kesinlikle görmek istememesini ve yaşanılanları sürekli olarak “teröre karşı savunma” olarak sunmasına dikkat çekiyor.
En son 2014 yazında İsrail “teröre karşı kendini savunma” olarak adlandırdığı büyük bir saldırıyla Gazze’yi yakıp yıkmış, Birleşmiş Milletler Raporu’na göre, saldırılarda 2251 Filistinli öldürülürken, beş binin üzerinde Filistinli yaralanmıştı. Gazze’nin hastaneleri, okulları, evleri günlerce roketlerle vurulmuş altyapısı yok edilmişti. Gazze’den fırlatılan roketlerin isabet etmesi sonucu 6 İsrailli sivil yaşamını yitirirken, 67 İsrail askeri de Filistin güçleri tarafından öldürülmüştü.
2014 yazında da emperyalist yayın organları yine İsrail Gazze çatışmasından söz ediyor, ABD ve AB hükümetleri “İsrail’in kendini savunma hakkını güçlü bir biçimde desteklediklerini” ilan ediyorlardı. O günden bugüne yaşanılanlara bakıldığında, tek farklılığın, Filistin halkına yönelik saldırganlıktaki artış ve Batı’dan saldırılara yönelik desteğin daha da güçlenmesi olduğu açık biçimde görünüyor.
Aradan geçen zaman içinde, ne yerle bir edilmiş binalar ve altyapıya dair herhangi bir adım atıldı ne de Gazze’de yaşam koşullarının düzeltilmesi yolunda herhangi bir çaba harcandı. Yıkıntılar altındaki “Gazze gettosu” sürekli olarak İsrail savaş uçaklarının ve tanklarının hedefi oldu. Bugün saldırıların sonlandırılmasına yönelik bir ateşkese ulaşıldı. İsrail basını, İsrail güvenlik yetkililerinin ateşkese rağmen bir kara harekatı olasılığı üzerine çalışmalar yaptıklarını bildiriyorlar.
Ateşkes haberinin duyurulmasından kısa bir süre önce, ABD Başkanı Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı faşist Bolton yaptığı açıklamada, İran’a karşı Ortadoğu’ya bir uçak gemisi ve bombardıman kapasitesi bulunan ek askeri kuvvet gönderildiği haberini verdi. USS Abraham Lincoln uçak gemisi ile bir bombardıman gücünün bölgeye gönderildiğini belirten Bolton, İran rejimine, “Amerikan çıkarlarına veya müttefiklerine karşı herhangi bir saldırının amansız bir güçle karşılık göreceğine dair açık ve net bir mesaj göndermeyi” hedeflediklerini dile getirdi.
Amerikan basınına konuşan ABD yetkilileri, bu sevkiyatın özellikle Irak’ta bulunan ABD askerlerine yönelik İran yanlısı milislerin olası saldırılarını caydırmayı amaçladığını söylediler. Irak’taki İran yanlısı milislerde Cuma gününden beri olağandışı bir hareketlilik gözlendiğini dile getiren ABD yetkilileri, sevkiyatın asıl nedeninin bu hareketlilik olduğunu ifade ettiler.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’da konuyla ilgili konuştu ve Ortadoğu’da, Yemen’de Husilerden, Lübnan’da Hizbullah’tan ve Irak’taki Şii milislerden gelebilecek Amerikan çıkarlarına yönelik herhangi bir eylemden doğrudan İran’ı sorumlu tutacaklarını dile getirdi.
ABD emperyalizminin Basra Körfezi’ne uçak gemisi ve ek askeri kuvvet gönderme kararı ile Gazze’deki saldırılar birbiriyle bağlantılı gelişmeler. ABD emperyalizminin İran’a yönelik sürekli tırmanan saldırgan tutumunda yeni bir hamleye işaret ediyor. Hafta sonu Gazze’de bir Hamas yetkilisinin otomobilini vuran İsrail Hava Kuvvetleri, öldürülen kişinin İran’dan Hamas’a gelen paraların ulaştığı kişi olduğunu iddia etti ve suikastın görüntülerini yayınladı.
Amerikan yetkilileri askeri sevkiyata gerekçe olarak sundukları milis hareketliliğinin de cuma günü başladığını iddia ediyorlar yani Gazze’ye yönelik saldırının başlangıcına işaret ediyorlar. Trump’ta yaptığı açıklamada, İsrail’e yönelik bir saldırıyı kendilerine yapılmış bir saldırı olarak kabul edeceklerini vurguladı.
Bütün bu yaşananlar, ABD emperyalizminin İran’ı sıkıştırma yönündeki hamlelerinin bölgeyi yeni bir alt üst oluşa doğru sürüklediği yönünde ciddi işaretler veriyor. ABD yetkilileri “öncelikle İran’ın bölgeye yayılan kollarını koparacağız” diyorlardı. Yemen ve Suriye’de sıcak savaş zaten devam ediyor. Bu gelişmeler, savaşın Lübnan ya da Irak’a taşınmaya çalışıldığını gösteriyor.
Geçtiğimiz ay Lübnan’ı ziyaret eden Pompeo’nun burada yaptığı görüşmelerle ilgili geçtiğimiz günlerde konuşan Lübnan Hizbullah önderi Nasrallah, Pompeo’nun Lübnanlı yetkililere, Hizbullah’tan ve füzelerinden uzaklaşmalarını ve İsrail işgali altında bulunan Şeba Çiftlikleri’nden vazgeçmelerini tavsiye ettiğini, aksi takdirde İsrail saldırılarının sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaklarını bildirdiğini dile getirdi.
Filistin halkının tüm kazanımlarını elinden almayı ve bütünüyle köleleştirmeyi hedefleyen “Asrın Anlaşması”nın ABD yetkilileri tarafından haziran ayında açıklanacağı ve uygulanması için baskının arttırılacağı bilgisi bir süredir Batı basınının gündeminde. Filistin halkını köleleştirmeyi amaçlayan bu anlaşmaya kimin karşı çıktığı ve kimin anlaşma için çalıştığı biliniyor. Suudi Arabistan’ın anlaşmayı kabul etmesi için Filistin Başkanı Mahmud Abbas’a 10 milyar dolar teklif ettiği geçtiğimiz hafta dünya basınının gündemindeydi.
ABD’nin bölgeye sevk ettiği uçak gemisi ve takviye kuvvetler, “Asrın anlaşması” konusunda sıkıntı yaratacak siyasi-askeri aktörlere karşı “caydırıcılık” yaratma hedefine sahiptir. Gazze’ye yönelik saldırı da benzer bir mesaj taşımaktadır. Bölge haziran ayında büyük sarsıntılara gebedir.