Cenk Ağcabay, Umut Yazıları

Zafer günü, faşizmin ezilmesi ve günümüz – Cenk Ağcabay

22 Nisan 1943 gecesi Nazi Ordusunun işgali altında bulunan Ukrayna’nın bir köyü Yanova Dalina’ya baskın düzenleyen Ukrayna İsyancı Ordusu adlı faşist örgüt, köyde yaşayan 600 Polonya kökenli insanı katletti. Bazı köylüleri evleriyle birlikte yaktı. Çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapılmadan gerçekleştirilen bu katliamın amacı, Batı Ukrayna’yı Polonya kökenlilerden ve Yahudilerden temizlemekti.


Ukrayna İsyancı Ordusu, Stepan Bandera liderliğindeki Ukrayna Milliyetçi Örgütü’nün askeri kanadı olarak 1943 baharında örgütlenmişti. Ukrayna İsyancı Ordusu lideri Dimitri Klacki ve bir grup Nazi yandaşı II. Paylaşım Savaşı yıllarında Ukrayna’da Nazi üniforması altında savaşan birkaç yerel piyade birliği oluşturdu. Bu piyade birliklerinden birisi SS Galiçya ismini almıştı. İngiltere’de Kent Üniversitesi’nde çalışan Rusya uzmanı Prof. Richard Sakva’nın verdiği bilgilere göre, oluşturulan piyade birlikleri Ukrayna’da, Slovakya’da ve Avusturya’da Naziler tarafından savaştırıldı. (Richard Sakva, Frontline Ukraine, sf. 16-17, I.B. Tauris, 2014)


Ukrayna İsyancı Ordusu ve piyade birliklerinin 1943 ile 1945 yılları arasında 500 bin insanın katlinden sorumlu olduğu çeşitli kaynaklarda ifade ediliyor. 1944 yazında bölgenin Kızıl Ordu tarafından özgürleştirilmesinin ardından yer altına çekilen Ukraynalı faşistler, bölge halkına ve Kızıl Ordu birliklerine karşı saldırılarını 1949 yılına kadar devam ettirdi. Konunun önde gelen araştırmacılarından Sakva’ya göre, bu gruplar 1949 yılına dek en önemli desteği İngiliz Gizli Servisi M16’dan aldılar.


Kızıl Ordu Ukraynalı faşistleri ezdi. Kitle katliamlarının sorumlusu Ukraynalı faşistler savaş sonrası ABD, Batı Almanya ve Kanada’ya Batılı gizli servisler tarafından yerleştirildi. Stepan Bandera “Sürgündeki Ukrayna Hükümetinin” lideri olarak faaliyetlerini sürdürürken, 1959’da Münih’te KGB tarafından öldürüldü. Bandera’nın yardımcısı Yaroslav Stetsko hareketin liderliğini üstlendi. Stetsko 1946’da Münih’te “Anti-Bolşevik Uluslar Birliği” adındaki karşı-devrimci örgütün kurucu başkanı olmuştu. 1968’de kurulan “Dünya Anti-komünist Birliği” adlı karşı-devrimci örgütün yönetimindeydi.


Yahudi ve komünistlerin Naziler tarafından temizlenmesinin önemine vurgu yapan yazı ve kitapları bulunan Stetsko, bir “politik muhalif lider” olarak Batı başkentlerinde itibar görüyordu. Kurucusu ve yöneticisi olduğu anti-komünist örgütler bir tür “faşist-enternasyonal” niteliğine sahipti; Latin Amerika, Asya ve Avrupa’nın önde gelen faşist hareketlerini kapsıyordu, bu örgütler faaliyetlerini CİA komutası altında yürütüyordu. 1959 yılında kurulan “Tutsak Uluslar Komitesinin” fikir babalarından biri Stetsko’ydu. ABD Kongresi 1959 yılında “Tutsak Uluslar Haftasını” resmi olarak kabul etti. “Tutsak Uluslar” Rus emperyalizminin boyunduruğu altında tutulan uluslar olarak sunulmuştu.


Sakva’ya göre, Soğuk Savaş döneminde Ukraynalı faşistlerin “katı Rusya ve komünizm düşmanlığı ABD’nin komünizm düşmanlığıyla rezonans” kurmuştu. Kurulan bu rezonans sonucunda, savaş suçlusu faşist şefler dünyaya birer “ulusal kahraman” olarak sunulmuştu.

Viktor Yuşenko hareketin ABD’deki liderlerindendi. Amerikan vatandaşı eşi “Tutsak Uluslar Komitesini” yönetiyordu. Yuşenko’nun eşi, Ronald Reagan’ın başkanlığı döneminde ABD Dışişleri Bakanlığında üst düzey yönetici olarak görev yapmış, ABD’nin önde gelen gazetelerinde “tutsak ulusların” özgürlüğü için harekete geçilmesini isteyen yazılar yazmıştı.
Sosyalist sistemin dağılmasından sonra, Batı’da yaşayan Ukraynalı faşistler ülkelerine döndü. Viktor Yuşenko, 2005 ile 2010 arasında Ukrayna devlet başkanlığı yaptı. Yuşenko 2010 yılında Stepan Bandera’nın Ukrayna’nın “ulusal kahramanı” olduğunu ilan etti ve ülkenin Rusça konuşan nüfusunun ağırlıklı olduğu bölgelerinde bu sözler büyük bir tepki topladı. Yuşenko iktidarında, Bandera’nın ve diğer faşist katillerin rehabilite edilmesi süreci ivme kazandı.
Kaliforniya Üniversitesi’nden Tarihçi Jared McBride 2017 yılında Haaretz’e yazdığı geniş bir yazıda, 2014’teki Maydan darbesinden sonra, ABD ve AB destekli Ukrayna hükümetlerinin Ukrayna faşistlerini rehabilite etmek için ne tür faaliyetler yürüttüklerini anlattı. McBride, yüzbinlerce insanı katleden Nazi işbirlikçisi faşist çete liderlerinin Ukrayna hükümetleri tarafından yeni kuşaklara “ulusal kahraman” olarak sunulmasının “yurttaşlara tarihsel objektif gerçeklerin aktarılması” örtüsü altında meşrulaştırıldığını dile getirmişti. (Ukraine’s Invented a ‘Jewish-Ukrainian Nationalist’ to Whitewash Its Nazi-era Past, Nov 9)
McBride, Ukrayna hükümetinin bu faaliyetleri “Ukrayna Ulusal Bellek Enstitüsü” kurumu aracılığıyla gerçekleştirdiğini, bu amaçla kurumun başına tanınmış “milliyetçi aktivist” Volodymyr Viatrovych’in yerleştirildiğini, enstitünün amacının “Sovyet dönemi kalıntılarının temizlenmesi” ve bunların Ukrayna’nın bağımsızlığı için savaşanlarla yer değiştirmesi olduğunu kendi özgün kaynaklarına dayanarak gösteriyor. Bu yer değiştirme sonunda, Nazi Ordusu’na destek birlikleri kuran faşist katliamcılar, yeni kuşaklara “ülkenin bağımsızlığı için savaşan kahraman ulusal liderler” olarak sunuluyor.


McBride yazısında Ukraynalı faşistleri rehabilite etmeye yönelik propaganda faaliyetinde dikkat çeken unsurlar olarak BBC Ukraine ve Amerikan Kongresi’nin finanse ettiği Radio Free Europe/Radio Liberty ile birlikte faaliyet gösteren Radio Svoboda’yı gösteriyor. McBride Ukrayna ve Batı yayın organlarını Ukrayna arşivleri erişilebilir olmasına rağmen, bu arşiv bilgilerine başvurmadan “milliyetçi aktivistlerin” yönlendirmesiyle yayın yapmakla eleştiriyor, ama yazısının belirli kısımlarında zaten kendisi bunların “faşistleri beyaz yıkama faaliyetinin” parçası olduğunu yazıyor, “faşistleri beyaz yıkamaya” çalışanlar arşivlere neden başvursunlar?


2016 Mayıs’ında Kiev’in önemli bir caddesine Stepan Bandera’nın ismi verildi. Bunun üzerine, Ukraynalı Yahudileri temsil eden 20 örgüt düzenledikleri bir basın toplantısında, savaş suçlusu ve Nazi işbirlikçisi katliamcıların hükümet tarafından rehabilite edildiğini ve bu durumun kendilerinde büyük bir rahatsızlığa yol açtığını açıkladı. O dönem bu basın açıklamasını haberleştiren İsrail’in Haaretz gazetesi Orta ve Doğu Avrupa’da, Ukrayna benzeri gelişmelerin yaşandığına dikkat çekiyor, Macaristan’da Nazi işbirlikçisi Miklos Horthy, Litvanya’da Nazi yanlısı Juozas Ambrazevicius-Brazaitis gibi isimlerin de “ulusal kahramanlar” olarak rehabilite edildiğini belirtiyordu.


Mart 2017’de Washington Post gazetesine açıklamalar yapan Kanada Dışişleri Bakanı Chrystia Freeland, “Ruslar dedem için Nazi demeyi bırakmak zorunda” diyordu. Yazar Alan Freeman’a göre, Freeland Nazi geçmişe sahip tek Kanadalı değildi, o Kanada’da “aşırı milliyetçi bir Ukraynalı göçmen çevresinde yetişmişti” ve bu grup Nazi işbirlikçisi olmakla suçlanıyordu. Freeland’in liberal Kanada hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak yer alması üzerine, Rus basınında dedesinin Nazilerin denetiminde anti-semitik propaganda yapan bir gazetenin editörlüğünü yaptığı iddiaları gündeme gelmişti.


Freeland yaptığı açıklamalarda, bu iddiaların Batı demokrasilerine zarar vermek isteyen zehirli Rus propagandasının bir parçası olduğunu ileri sürüyor, Batı demokrasilerinin Rus propagandasına karşı dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmesi gerektiğini vurguluyordu. İngiltere’nin Observer gazetesinde belgelerle ortaya konulduğu gibi, Freeland’in dedesi Nazilerin denetimindeki gazetenin editörlüğünü yapmıştı. (Why Is This Canadian Foreign Minister ‘Proud’ of Her Family’s Nazi Past?)
Gazetenin binası ve matbaası Naziler tarafından el konulan bir Yahudi gazetesine aitti.

Freeland’in dedesi ve ailesine Naziler tarafından katledilen Yahudilere ait bir ev hediye edilmişti. Savaş yıllarında Ukrayna’daki en büyük Yahudi katliamlarından biri olan Babi Yar katliamı gazetede, “Yahudilerin yokluğunda şehir daha iyi. Bolşevikler zamanında şehirde 350.000 Yahudi vardı, şimdi Kiev’de tek bir tane dahi kalmadı. Yahudiler hak ettikleri cezayı aldı. Kiev Yahudisiz muhteşem ve çok güzel oldu” ifadeleriyle yer almıştı.


Kızıl Ordunun ilerlemesi karşısında geri çekilen Nazi birlikleri işbirlikçilerini de yanlarına almıştı. Freeland’in dedesi onlar arasındaydı. Savaş sonrası Bavyera’da Amerikalılarla ilişkilerini geliştiren grup, onlar tarafından Kanada’ya taşındı. Kanada’da “saygın bir Ukraynalı entelektüel” olarak sunulan ded, burada Ukraynalı göçmenler için bir gazete çıkarmaya başladı. Kuşkusuz kimse dedesinin işlediği suçlardan sorumlu tutulamaz ama Freeland 2014’te Ukrayna’da bir darbeyle iktidara ortak edilen faşistlerin Batı’daki en militan destekçilerinden biriydi. Üniversitede Rusya Tarihi ve Edebiyatı eğitimi alan Freeland, Batı’nın önemli gazetelerinde yazdığı Rusya karşıtı sert yazılarla parlatılmıştı.


Komünizmi karalamak amacıyla Avrupa Birliği tarafından örgütlenen Siyah Kurdele Günü, “aşırılık, hoşgörüsüzlük ve baskının sembolü olan Nazizm ve Stalinizmin kurbanlarını anmak” adı altında her 23 Ağustos’ta karşı-devrimci ritüellerle sahneye konuyor. Bu günün kabul edilmesi için özellikle Kanada’nın ve ABD’nin etkili faaliyetlerde bulunduğu biliniyor.

Komünizmi zayıflatmak hedefiyle Komünizmle Nazizm’i özdeşleştirmek Batı emperyalizminin süreklileşmiş ideolojik argümanlarındandır.
23 Ağustos 2016’da sosyal medyada bir mesaj paylaşan Freeland, “Bu siyah kurdele gününde büyük babalarımı düşünüyorum. Kendilerine yaşama olanağı tanıdığı için onlar Kanada’ya sonsuza dek minnettar kalacaklar. Onlar ömürleri boyunca Ukrayna’ya demokrasi ve özgürlüğün tekrar gelmesi için çaba harcadılar. Onların anısından gurur duyuyorum.” demişti. Freeland bu mesajı paylaştığında, dedesinin öyküsünü biliyordu ancak ısrarla bunun zehirli Rus propagandası olduğunu belirtiyordu çünkü kendisi de dedesinin yolundaydı. Ukrayna faşistlerinin Batı’daki en sıkı dostlarından biriydi tıpkı Amerika’da “faşizmi durduran” Joe Biden gibi.


Geçtiğimiz çarşamba günü Ukrayna’da faşistler SS Galiçya Nazi birliğinin kurulması anısına bir gösteri düzenledi. 2014 yılından beri ABD ve AB emperyalistleri Ukrayna’da faşistlere ekonomik, askeri ve politik destek sağlıyor. Rusya’yı kuşatma politikası çerçevesinde tüm Doğu Avrupa’da en gerici politik güçlere çok önemli destekler sunuyorlar. Bu zehirli politikanın sonuçları tüm bölgeyi kana ve ateşe boğma potansiyeline sahip.


Nazi işbirlikçisi faşistleri rehabilite edenler, faşizmi ezen, faşizme diz çöktüren Kızıl Ordu ve önderini Hitler’le yan yana getirerek tarihi deforme ediyor. Faşizm tekelci sermayenin açık terörist diktatörlüğü ve emperyalist-kapitalizmin organik ürünüydü. Hiçbir deformasyon bu temel gerçeği ve Sovyet halklarının faşist zorbalığa en ağır bedelleri ödeyerek diz çöktüren temel güç olduğunu gölgeleyemez.


1945’te 8 Mayıs’ı 9 Mayıs’a bağlayan gece Berlin’deki Karlhorst Askeri Eğitim Merkezinde Almanya ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) arasında imzalanan anlaşmayla faşist Nazi generalleri savaşı kaybettiklerini kabul etti. Savaş öncesi yıllarda, ABD ve Avrupa’dan sağladığı kredilerle semiren faşist Nazi savaş aygıtı, 23 milyon insanını feda eden Sosyalist anavatanın büyük direnişiyle ezilmişti.
Tarih hiçbir zaman tekerrür etmez ancak farklı tarihsel süreçlerde yaşanmış olaylar arasında benzerlikler bulunur. Rusya’ya karşı jeo-stratejik avantajlar elde etmek amacıyla ABD ve AB emperyalizmleri tarafından günümüzde geliştirilen politikalar, Rusya çevresindeki ülkelerde faşist hareketlerin gelişip serpilmesine verimli bir alan sunuyor. Tıpkı devrimci işçi hareketlerine karşı son barikat olarak gördükleri Mussolini ve Hitler’in iktidarlarına sundukları örtülü destek gibi.
Faşist canavarın Sovyet halklarının devrimci iradesiyle ezilmesinin 76. yıldönümünde, komünizmin tarihsel haklılığını gür sesle savunmak, emperyalist-kapitalist dünyanın ürettiği dezenformasyonlarla ideolojik mücadeleyi yükseltmek, tarihsel gerçekleri ortaya koymak önem kazanıyor. Büyük Zaferin 76. Yıldönümünde, faşizme karşı sokak sokak ev ev direnen ve onu önüne katıp inine kadar takip ederek yok eden Sovyet halklarının, öncüsü Kızıl Ordu’nun önünde saygıyla eğiliyoruz.


Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!

Paylaşın